UNESCO Dünya Mirası listesini bir referans noktası alırsak bu listede en fazla yeri olan İtalya gez gez bitmiyor. Bu sebeple bir bayram sonra soluğu yine İtalya'da bu kez Roma ve Toskana bölgesinde aldım. Şans bu ya, ilk gittiğimde grev nedeniyle oynanmayan lig, bu kez de milli maç arasındaydı.
İstanbul'da serin ve yağışlı bir bayram sonrası yaşanırken 21 derecelik havasıyla Roma gezmek için fazlasıyla idealdi. Gitmeyenler için Roma'yı şöyle tanımlayabilirim: Yemek yenilen bir açık hava müzesi. Bir tarafında Kolezyum'u, Forum'u ile Antık Roma kalıntıları diğer taraftan en az yarısı gezmeye değer 600 kilisesi ile Katolik Roma.
Pazar öğleden sonra kanımca dünyadaki en taşaklı beş kişiden biri olabilecek Papa'nın San Pietro'da halkı selamlamasına gittik. İki dua okuduktan sonra iş piyanist şantör misali "Ooo Polonyalı din kardeşlerim de gelmiş, hoş gelmişler, vaayy İspanyollar da burdaymış"a döndüyse de San Pietro dünyadaki en güzel kilise.
Yemek denildiğinde soluğu illa ki bir Trattoria da almak lazım. Yarım litre şarabı 4 euroya içerken illa ki pizza yemek, üzerine bir Roma dondurması çekmek lazım. Tabi bunları yaparken saate de dikkat etmek lazım zira 15.00 - 18.30 arasında İtalya'da açık bir yer bulmak biraz zor.
Toskana'da 3 günde 4 şehir gezdik: Floransa, Siena, San Gimignano ve Pisa. Hepsi de UNESCO dünya mirası listesinde. Eğer ki sadece sokakları arşınlayıp müzecilik oynamazsanız 3 gün yetiyor. Zira saçma sapan bir şekilde kiliselere girmek için bile para istediklerinden zaten fazla da bir bina içine girmedik.
Çıkmasak olmayacak Pisa Kulesinde 20 dakika geçirmek için 15 euro verdim ki sanırım hayatımın şimdiye kadar ki en pahalı 20 dakikası olmuş olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder