2. Günün durağında deniz seviyesinden 450m aşağıda olan, dünyanın en alçak noktası Lüt gölü var. Sabah erken saatte Kudüs otogarından otobüse atlayarak yola çıkıyorum. Günün ilk izlenimi ülkenin teknolojik gelişimine karşılık insanlarının Orta Doğulu zihniyetini koruması üzerine.
Musevi falan olmaları fark etmiyor, otobüs perona girer girmez, herkese fazlasıyla yetecek kadar yer olmasına karşılık otobüsün kapısına saldırıyor. Kendimi sanki Zincirlikuyu metrobüs durağında hissediyorum. Bunun yanı sıra şöför deli gibi savurarak otobüsü kullanıyor, canı isteyince de benzinciye girip sigara molası veriyor. Buna karşılık otobüste kendi evimden daha iyi çalışan bir wi-fi var.
Günün ilk durağı Masada. Burası çölün ortasında bir kaya. Üzerine Romalılar lejyon için büyük bir kompleks kurmuşlar. MÖ 66 yılında Romalılara karşı Yahudi isyanında Yahudiler burayı ele geçiriyorlar. Roma lejyonları gelip kayayı kuşatma altına alıyorlar, buradaki 150 Yahudi, Romalılara esir düşmektense ölmeyi tercih ediyorlar ve kendi aralarından 10 kişiyi kura ile belirliyorlar. Bu 10 kişi önce diğerlerini, ardından birbirlerini öldürüyor. En son geriye kalan Josephine ise intihar ediyor. Ertesi sabah Romalılar Masada'ya çıktıklarında sadece cesetleri buluyorlar.
Bugün UNESCO himayesinde bulunan Masada'nın hikayesi, İsrail kurulduktan sonra bir kahramanlık teması halini alıyor ve devlet kurulduktan sonraki Arap savaşlarında "bir daha esir düşmeyeceğiz" sloganı ile Masada'ya selam çakılıyor.
Burada da benim gibi yalnız gezen bir Fransız'ı kankaya bağlıyorum. Onunla birlikte kompleksteki İngilizce tura yancı oluyoruz. Çölün ortasındaki kompleksin özellikle su depolama hikayesi oldukça ilginç. Vadilerde oluklar açılarak yağmur suları bu oluklardan kanal gibi bir depoya toplanıyor. Daha sonra toplanan bu sular, katırlar ile yukarı çıkartılıyor.
Her ne kadar bir kayanın tepesinde olsak da, çöldeyiz ve hava sıcaklığı 40 derecenin üzerinde. Yaklaşık 1,5 saat bu sıcağın altında dolandıktan sonra kendimizi göle atıyoruz. O kadar terledikten sonra serinlemek için gölün sularına dalıyorum. Bu yapılmaması gereken büyük bir hata. Zira su son derece tuzlu, gözlerim ve dudaklarım tuzdan yanmaya başlıyor. Suyun özkütlesi normalden daha fazla olduğu için yüzmek imkansız. Serbest yüzme pozisyonu aldığımda bacağım batmadığı için yüzemiyorum. Kendimi küvetteki oyuncak ördek gibi hissediyorum. Yine de serinlememe yetiyor bu göl.
Akşam üzeri Kudüs'e geri dönmek üzere yola düşüyorum. Dünyanın en alçak noktasını gördüğüme göre sanırım bir sonraki durağım Everest'in tepesi olmalı. Yarın ise yolculuk kuzeye, Haifa'ya.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder