İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

4.02.2005

Everton Mucizesi

David Moyes’un ruhlu ekibi Everton, geçen sezon böyle bir başarıyı hayal dahi edemezdi herhalde. Küme düşmemeye oynamışlar ve ucuz kurtulmuşlardı 2003–04 sezonunda. Ancak Everton chairman’ı Bill Kenwright’ın Moyes’ın futbol bilgisine ve kabiliyetine inancı tam olmuş olacak ki, Moyes’la bu başarısız sezonun ardından sözleşme tazeliyor ve bu senenin flaş takımı Everton doğmuş oluyor.
Everton esasen Ada’nın en köklü kulüplerinden. Liverpool’da, 1878’de kurulmuşlar ve tarih boyunca ezeli rakipleri Liverpool’un adı altında yıllardır ezilmelerine rağmen Merseyside derbisi (Liverpool vs. Everton) bugün bile İngiltere’nin en heyecan verici rekabetlerinden biri olarak anılır. Ligi uzun süre lider veya 2. olarak götüren Everton, Chelsea’nin azmanca baskısına, Man Utd’ın önlenemeyen çıkışına ve Arsenal’in kalitesine dayanamadı ve kısa sürede dördüncülüğe geriledi. Ancak oynadıkları futbolla ilk 4’e girip gelecek sezona Şampiyonlar Ligi’ne katılabileceklerinin sinyalini fazlasıyla veriyorlar. Bu günlerde Goodison Park’taki seyirciler için ligi ezeli rakipleri Kırmızılar’ın önünde bitirmek ve devler ligine kalmak artık bir hayal değil.

Peki, Everton’u bugün bulunduğu konuma taşıyan etkenler neydi? Her şeyden önce, Moyes’un elinde, tecrübeyle genç yeteneğin kaliteli bir karışımı vardı sezona başlarken. Rooney, Osman, McFadden, Yobo, Chadwick gibi altyapıdan yetişme genç ve potansiyel vaat eden gençlere liderlik yapacak, Stubbs, Weir, Ferguson, Campbell, Pistone, Martyn, Watson, Carsley, Gravesen gibi üst düzey oyuncular da mevcuttu. Off-season’da Moyes, dağılan Leeds’ten veteran kaleci Nigel Martyn’i alarak kaleci sorununu giderdi ilk önce. Sonra, Milwall’da 200’fazla resmi maçta 50’den fazla gol atarak dikkatleri üstüne çeken, sıradışı ve inanılmaz derecede çalışkan bir orta saha oyuncusu olan Tim Cahill’i 5M£ gibi bir parayla takıma kattı. Sonra da, İngiliz basınına “Henry’le beraber Premiership’in en yetenekli oyuncusuyum” tarzı demeçleriyle sivrilen, megaloman ama bitiricilik zafiyeti çeken hücum oyuncusu Marcus Bent’i aldı. Sol kanat açığını ise çalışkan ve tehlikeli ortalara sahip İrlandalı oyuncu Kevin Kilbane ile kapattı. Böylece takımın yeni forma sponsoru Chang Beer’ın verdiği paranın tamamına yakını harcanmış oldu. Yine de pek çok otorite, bir önceki sezon ucuz yırtan Everton’ın bu sene küme düşeceği konusunda hemfikirdi. Hele genç süperstar Wayne Rooney’nin sezonun hemen başında, transferin son gününde 27M£’a Manchester United’a gitmesi, bu iddiaları iyice güçlendirdi. Everton, bu büyük parayı transfere çevirebilirdi, ama bunun için Ocak’a kadar beklemesi gerekiyordu ki, bu süre Everton gibi kadrosunda “kalite eksikliği” çeken bir takım için öldürücü olabilirdi.

Bütün bu görüşlere kulağını tıkayan ve takımını olabilecek en iyi şekilde motive eden Moyes, takımına oynattığı sabırlı ve dinamik 4-5-1 sistemiyle, kısa sürede Everton’u ligin üst sıralarına taşıyıp küçük çapta bir mucize gerçekleştirdi. Moyes’ın sisteminde kale hayatının en iyi performanslarından birini bu sezon sergileyen Martyn’e emanetti. Defansif dörtlü, Hibbert, Stubbs, Weir ve futbol hayatının geri kalanını Everton’da geçirmek isteyen Pistone’den oluşuyordu. Orta sahayla defansın arasında bütün pis işleri yapan bir Lee Carsley vardı. Sağ ve sol kanatlarda ise sırasıyla Osman ve Kilbane yer alıyordu. Takımın asıl gücü ise orta sahanın ortasındaydı. Danimarkalı güçlü ve çalışkan maestro Gravesen ve yanındaki Avustralyalı dinamo Cahill, rakiplerin korkulu rüyası olmuştu. Bent ise tek forvet oynuyordu.

Tam bu noktada takımın beyni Gravesen’e bir parantez açmak lazım. Kendisini Danimarka milli takımında da çok beğenirdim. Euro 2004’te Danimarka’yı turnuvanın en güzel futbol oynayan takımlarından biri yapan en önemli oyunculardandı. Gravesen çok çalışkan, fiziksel mücadeleden hiç kaçınmıyor. Güçlü olmasının yanında da oldukça teknik. Ara pasları, ortaları ve şutları çok tehlikeli. Everton’da bütün frikikleri ve kornerleri o kullanıyordu zaten. Premier League gibi bir vitrinde, bir oyuncunun bu kadar parlaması ve Avrupa devlerinden biri tarafından kapılmaması mümkün olamazdı. İlker Dalgıç bilir, tam da Real Madrid’in orta saha sorunu patlak verdiğinde, bir ara ortalıkta “Bu Gravesen süper oynuyor. Real, Vieira’nın peşinde koşacağına bu adamı alsa ya! Ama onlar salak yine bi forvet filan alırlar Allah bilir!” diye dolaşıyordum. Nitekim bu kıymetli oyuncuyu Real Madrid’e satmak zorunda kaldı Everton. Gravesen’in sözleşmesi sezon sonu sona eriyordu ve oyuncu, kariyerinin iyiliği için Everton’dan gitmek istediğini teknik heyete belirtmişti. Çaresiz kalan Everton, Gravesen’i ara transfer döneminde 3M Euro nakde çevirmek zorunda kaldı.
Bu sefer de imdada, Rooney’nin transferinden gelen para yetişti. Moyes, Everton gibi kıt kanaat geçinen bir kulübün bu parayı çok dikkatli harcaması gerektiğini biliyor. Bu yüzden, bu parayı yeri gelmedikçe harcamayacak ve daha çok geleceği olan oyuncuları almaya çalışacaktır. Bu iddiamı doğrularcasına, sezon sonu sözleşmesi bitecek olan güçlü santrfor James Beattie’yi 6M£ ödeyerek kaşla göz arasında Southampton’dan kaptı Everton. Beattie uluslararası futbol arenasında çok tanınmayan bir isim olabilir ama İngiltere’de kült bir kahramandır. Güçlü bitirişleri, hava hâkimiyeti ve tek vuruşlara dayanan skor kabiliyetiyle hep taraftarın gözdesi olagelmiştir. Everton ileriki yıllarda büyük oynayacağının sinyallerini bu transferle vermiştir. Transferin son gününde ise, genç İspanyol yetenek Mikel Arteta’yı kiraladılar. Arteta transferi kesinlikle Gravesen’in gidişiyle oluşan oyun kurucu boşluğunu doldurmaya yönelik bir hamle ancak fiziksel teması ve koşmayı çok sevmemesi yüzünden Rangers ve Sociedad’da tutunamayan Arteta, Toffee’lere ne kadar faydalı olur, şüpheliyim. Ancak Moyes’ın boşa harcayacak parası yok demiştik, Arteta gibi ne vereceği belirsiz bir oyuncuyu kiralamak en doğru seçenekti. Zaten Arteta’yla da transferi kapattılar, demek ki bu büyük parayı ihtiyatlı harcayacaklar.
Gravesen gibi dünya klasında ve yeri doldurulması zor bir oyuncunun gidişiyle, Everton şüphesiz daha zor günler yaşıyor. Önemli maçlarda üst üste puan kaybı yapmalarına rağmen 4. sırada tutunmayı başardılar. Moyes hala inandığı 4-5-1’ine sıkı sıkıya tutunuyor. Beattie yalnız santrfor rolünü Bent’ten kaptı, Moyes de Bent’i Osman’ın yerine sağ kanada çekti. Carsley’in, ümitsiz bir şekilde, Gravesen’in görevini aynen devralması bekleniyor. Defansif orta saha konumunda ise sezon başında takıma girmekte zorlanan atletik Nijeryalı stoper Yobo deneniyor. Moyes şimdiden 33’lük Stubbs ve 37’lik Martyn’le sözleşme yeniledi, çok para isteyen yaşlı İskoç stoper Weir’le ise kontrat yenilenmeyeceğini duyurdu.

Özetlemek gerekirse, ibreler Everton’ın doğru yolda olduğunu gösteriyor. Paraları var. McFadden, Yobo, Osman, Chadwick gibi gençlerle ileriye umutla bakmak için her türlü nedene sahipler. Takımın tek acil sorunu ise stoper ve orta sahanın ortası olarak gözüküyor. Premiership’in ve Merseyside derbisinin gelecekte daha da çekişmeli hale geleceğine şüphe yok.

Hiç yorum yok: