Siteye yazı yazamadığım son 7-8 hafta içinde İngiltere’de pek çok şey oldu; bunları bu hafta içinde birkaç yazı yazarak değerlendirmeye çalışacağım.
Herhalde Ada halkı adına bu sezonun en sevindirici olaylarından birisi de İngiliz takımlarının UEFA Şampiyonlar Ligi’ndeki sıra dışı başarısı olsa gerek. Bildiğiniz üzere lige katılma hakkı kazanan 4 İngiliz takımı da (Arsenal, Chelsea, Man Utd, Liverpool) 1/16 finallere çıkmıştı. Bunlardan ancak ikisi (Chelsea ve Liverpool) yarı finale çıkabildi. Kura sonucu bu iki takım yarı finalde birbirleriyle karşılaşacak; yani finale bir İngiliz takımının çıkması şimdiden garanti.
Şimdi, isterseniz, bu dört takımın Şampiyonlar Ligi serüvenini kısaca değerlendirelim. (Bundan kısa bir süre sonra yayınlanacak yazımda ise İngiliz takımlarının bu sezonki Şampiyonlar Ligi formları üzerine analitik bir yorum yapacağım.)
Chelsea:
Premier League, üst üste iki sezondur iki güzide takımın inanılmaz formuna sahne oluyor. Geçen sezonu yenilgisiz bitiren Arsenal’in ardından bu sezon Mourinho’nun yönetimine geçen Chelsea, FA Cup dışındaki bütün kulvarlarda buldozer gibi ilerliyor. 2005 Carling Kupası’nı hiç zorlanmadan kazanan Londralı Maviler, ligin bitimine 5 hafta kala, en yakın takipçisi Arsenal’in 11 puan önünde ve bahisçilere göre de Şampiyonlar Ligi’nin en önemli favorisi.
Chelsea’nin Şampiyonlar Ligi serüveni eleme turlarını geçtikten sonra CSKA Moskova, Porto ve PSG ile H Grubuna düşmesiyle başladı. Bu Chelsea için oldukça “şanslı” bir gruptu diyebiliriz; Porto Mourinho’nun geçen sezonki takımıydı, CSKA ise Roman Abramovich’in Rusya’daki kulübü! PSG ise geleneksel hale gelmiş çalkantılı formunu ve iç karışıklıklarını olduğu gibi muhafaza ediyordu. Chelsea de tahmincileri yanıltmadı ve grubu 2. Porto’nun 5 puan önünde, 13 puanla birinci kapadı.
2. turda Mavilerin rakibi, bu sezon en az kendileri kadar sıkı bir form sergilemiş olan Barcelona’ydı. Çoğu otoritenin “erken final” olarak nitelendirdiği bu eşleşme, benim Şampiyonlar Ligi’nde bugüne kadar izlediğim en güzel iki maça sahne oldu, diyebilirim. İlk maçı Barça evinde 1-0 geriye düşmesine rağmen Maxi Lopez’in 2 golüyle 2-1 önde kapadı; ancak Stamford Bridge’deki rövanşta gülen takım Chelsea oldu: 4-2.
Çeyrek finalde ise “panzer ekolü”nün en köklü temsilcilerinden Bayern Münih ile eşleştiler. İlk maçı tamamen üstün bir şekilde oynamalarına rağmen Ballack’ın son saniyede hakemi yanıltarak kazandığı penaltı ile 4-2 önde bitirdiler. 2. ayakta ise dengeler tam tersine döndü ve Chelsea, Bayern’in elinden 3-2 yenilerek ucuz kurtulabildi.
Liverpool:
Liverpool bu sezon Şampiyonlar Ligi’nin PSV ile en sürpriz takımıdır desek kimse karşı çıkmaz sanırım. Tamam, belki dünya klasında bir kadroları var ve Rafa gibi çok zeki ve disiplinli bir çalıştırıcıya sahipler, ama bu sezonki sıra dışı performansları Liverpool’un Houllier yönetimindeki başarısız Avrupa seferlerine benzemiyor.
Liverpool; Olympiakos, Deportivo ve geçen sezonun finalisti Monaco’yla A grubunda oynadı. Grubu, birinci Monaco’nun 2 puan arkasında, 10 puanla kapayıp 2. turda Leverkusen’le eşleştiler. Leverkusen’i İngiltere’de de, Almanya’da da 3-1’lik sonuçlarla eleyerek çeyrek finalde Juventus’un karşısına çıktılar. Çoğu kişinin Juve’yi Liverpool karşısında favori göstermesine rağmen Kırmızılar, İngiltere’de 2-1 ile geçtikleri İtalyan takımıyla Torino’da golsüz berabere kalarak turu geçmeyi bildiler ve Chelsea’yle eşleştiler.
Arsenal:
Londra’nın “Topçular”ı, geçen sezon Premiership’i namağlup bitirdiklerinden olsa gerek, sezon başında bahisçiler tarafından Şampiyonlar Ligi’nin bir numaralı favorisi olarak gösteriliyorlardı. Ancak tarih tekerrür etti, bir Wenger & Arsenal klasiği daha tekrarlandı ve Arsenal kupaya 2. turda veda etti.
Arsenal, aslında E Grubundan çıkmakta da epey zorlanmıştı. Gruptan averaj fazlasıyla, bir diğer 10 puanlı takım olan yarı finalist PSV’nin önünde birinci çıktılar. Panathinaikos’un 9, sonuncu Rosenborg’un ise 2 puanı vardı.
2. turda, Chelsea’nin çeyrek finalde eleyeceği Bayern’le karşılaştılar. Almanya’daki ilk maçı 3-1 alan Bayern, Londra’daki rövanşta 1-0 yenilmesine rağmen turu atlayan takım oldu.
Manchester United:
1998 yılında kupayı kazanmalarından bu yana Şampiyonlar Ligi’ne sürekli katılan, ancak istediği başarıyı bir türlü elde edemeyen Şeytanlar’ın kaderi bu sene de değişmedi. Fenerbahçe, Lyon ve Sparta Prag’lı D grubunu 13 puanlı birinci Lyon’un ardından 11 puanla 2. bitiren Man Utd’ın en büyük şanssızlığı, ligin en tecrübeli ve formda ekiplerinden biri olan Milan’la daha 2. turda eşleşmekti. Sonuç bir Milan klasiği gibiydi; Milan içeride ve dışarıda 1-0’lık tarifesini bozmadı ve Manchester temsilcisini elemiş oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder