İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

7.09.2004

Marmaris'te İngiliz Futbolu

Sizlerden kısa bir süre ayrı kalmamın nedeni Marmaris’e yaptığım bir haftalık tatildi. Uzun süredir göremediğim Marmaris gelişmiş, güzelleşmiş; gitmeyenlere tavsiye ederim. Marmaris, İçmeler’de plaja sıfır bir süpermarket işleten amcamlarda kaldım. Doğal olarak amcama market işlerinde yardım ettim, turistlerle olabildiğince diyalog kurmaya çalıştım.
“Marmaris tatilinin siteyle alakası ne?” dediğinizi duyar gibi oldum. Cevabı basit: Marmaris’e bu sene gelen turistlerin çoğunluğu İngiliz. Tiplerin hepsi kadınından erkeğine; yaşlısından çocuğuna ayrı birer futbol hastası. Abartısız, Marmaris’te her kafede, barda veya restoranda birer dev ekran ve koskoca SKY TV, PREMIERSHIP, SKY1, SKY2, SKY3, DIVISION 1, RUGBY yazan koskoca tabelalar var. İngilizler plajdan ve gece yarısı eğlencelerinden arta kalan tüm vakti işte bu mekanlarda ellerinde bira, maç izleyerek geçiren ilginç bir canlı türü. İngiliz kızları Ruslara oranla fiziksel açıdan biraz handikaplı olsalar da daha tarz sahibi hatunlar. İngiliz erkekleri ise genellikle tek tip giyiniyor: Ayaklarda parmak arası terlik, üstüne şort-mayo ve neredeyse tüm erkeklerde tuttuğu takımın forması. Çoğunun saçlarının kazınmış veya en fazla 2 numara tıraşlı olduğunu da unutmayalım (Hooligan style!!!).
Heriflerdeki futbol sevgisi zaten uçmuş durumda. Amcamın üç-beş milyona mal edip 10-15 milyona kazıkladığı futbol topları yok satıyor. Tabii markette en çok satılan ürün, İngiliz halkının ve özellikle holiganların temel besin maddesi olan bira. Bir de, özellikle de , zenci-beyaz fark etmez, İngiliz erkeklerin çoğunun dizinde ameliyat izi var. Bunu zamanında Blackburn altyapısında oynayıp da sakatlanınca hayatı kayan ve belediye binasında çalışmak zorunda kalan zenci bir İngiliz turiste sorduğumda bana İngiltere’de hemen hemen herkesin öyle ya da böyle deliler gibi futbol oynadığını, bir de İngiltere’de futbolun yeşil sahalardan tut okul bahçelerine kadar kıran kırana oynanan bir oyun olduğundan herkesin menisküs ve benzeri sakatlıklara yakalandıklarını söyledi.
Şimdi biraz da turistlerle konuşurken the Premiership hakkında edindiğim daha detaylı izlenimlere geçelim. Başarılı takımın forması daha çok satar. Bu nedenle bu sene turistlerin çoğunda Arsenal ve Chelsea formasına rastladım. Tabii yabana atılamayacak sayıda Manchester United ve Liverpool formalı zat da vardı ancak sayıca daha azlardı. Bu dört takımı da forma sayısı bakımından Aston Villa, Newcastle ve Birmingham City takip ediyordu. Kuzenimin kızarkadaşı da fanatik bir Manchester City taraftarıydı. Şunu da belirtmeden geçmeyelim, en az Arsenal ve Chelsea formalı tip kadar Rangers ve Celtic formalı turiste de rastladım.
Arsenalli turistler, haklı olarak, oldukça mutlu ve gururlular. Takımları Premiership’in altını üstüne getirdi ve şahsen benim şu yaşıma kadar(19) tanık olduğum, kulüp düzeyinde göze en hoş gelen oyunu oynuyor. İngilizlerce takım içinde en çok tutulan oyuncular Henry ve Pires. Kendilerine “İyi de takımın ilk on birinde tek İngiliz var o da Cole, bu durumu görünce milliyetçilik duygularınız azmıyor mu?” sorusu sorulduğunda ise biraz bozulsalar da yine de takımlarının performansından duydukları gururun bu durumu telafi ettiğini söylüyorlar. Chelsea’li taraftarların en favori oyuncusu ise Lampard. Onlarca milyon dolarlık yıldızın arasından Lampard’ın bu kadar sevilmesi durumu, ilk yazımda da bahsettiğim gibi, İngilizlerin takım geleneğine ve altyapıdan yetişen oyunculara ne kadar saygı duyduğunun kanıtı. Bu arada ilginç bir saptama: beyaz İngilizlerde siyah futbolcuların formalarına rastlayabilirsiniz ancak siyahlarda bir beyaz futbolcunun formasına asla. (Tabi Hint kökenli İngilizler ten renkleri nedeniyle arada derede kaldığından iki gruba da dahil değiller.) Klasik bir “White Men Cannot Jump” muhabbeti…
Yazıyı, bu sefer İskoç futboluyla ilgili, kısa bir anekdotla kapatacağım. Bir gün dükkanda tezgah başındayken İskoç bir turist geldi ve kartpostalla pul istedi. Ayaküstü muhabbet ettik. Kartı Glasgow’a yollayacakmış. İlk önce İskoçya hakkında konuştuk. Hangi şehir daha güzel Edinburgh mu Glasgow mu, İskoçlar İngilizlere göre daha mı cana yakın insanlar vs vs… Konu dolaşa dolaşa futbola geldi. Hangi takımı tuttuğunu sordum (e Glasgow’lu ya adam ille de Celtic ya da Rangers’dan birini tutacak elbet). Bana “Protestanım” dedi. Açıkçası bu denli bir ayrımcılığı beklemiyordum. Bir de bize insan hakları dersi vermeye kalkar bu herifler. “O zaman Rangers’lısın.” Diye cevapladım. “Tabii ki” dedi. “Peki yani bu kadar büyük bir ayrımcılık mı var bu şehirde. Hiç Katolik Rangers’lı yok mu oralarda?” diye sordum. Ne dese beğenirsiniz?
-Vardı tabii bi kişi ama o da gitti artık.
-Kimdi peki?
-Amoruso!!!

Hiç yorum yok: