Bundan çok seneler önce, 1958 Dünya Kupası’na,Britanya’nın tüm federasyonları, İngiltere, İskoçya,Galler ve Kuzey İrlanda katılma başarısı göstermişlerdi. Ada futbolunun, dünya futboluna hükmettiği dönemler çok gerilerde kaldı. Artık “ağabey” İngiltere dışındaki federasyonlar uzun zamandır dünya futbolunda söz sahibi değiller. Bu hafta içi Eurosport bu küçük kardeşlerin maçlarının birer saatlik özetlerini verince bu federasyonların son durumları hakkında bir fikir sahibi olduk.
İskoçya gelecek için umut arıyor
Her ne kadar yaşım İskoçya’nın Kenny Daglish’li dönemini görmeye yetmese de, Brain McClair’li, John Collins’li, Gary McAllister’lı kadroya tanıklık ettim. Zaten o kadrodan sonra İskoçya hala toparlanamadı. 1974 – 1990 arasındaki tüm dünya kupalarına katılma başarısı gösteren İskoçlar, son 12 yılda bir tek 1996 Avrupa Şampiyonası’na katılmayı başardılar. Şu sıralar İskoçlar tarihlerinin en kötü dönemini yaşıyorlar. İlk defa FİFA sıralamasında 67. sıraya kadar düştüler. Son bir sezon içersinde utanç verici skorlar aldılar. Geçtiğimiz sezon Euro2004 baraj maçında Hollanda’ya karşı 6-0 kaybettiler, ardından diğer bir ada temsilcisi Galler’e 4-0 mağlup oldular. En son olarak da geçtiğimiz ay artık Avrupa’nın vasat takımlarından biri olan Macaristan’a üstelik kendi evlerinde 3-0 yenildiler. Bu şartlarda Almanya 2004 yolculuğuna başlayan İskoçya’da hedef grupta 2. sırayı alıp baraj maçlarına kalabilmek. Bu hedef doğrultusunda ilk maçlarını kendi sahalarında Slovenya ile oynadılar. Slovenya’nın da amacı grupta 2. olmak. Her ne kadar bu yılın başlarında Zahovic emekli olsa da Acimovic, Ceh, Dedic gibi tanınmış oyunculara sahipler. İskoçya’nın bu maç için seçilen kadrosuna baktığımızda United’lı Flatcher, Blackburn’lü kaptan Barry Ferguson ve Paul Dickov gibi Avrupa çapında tanınan oyuncuları var. Bunun dışında kalan oyuncuları hep Premiership’in orta ve alt sıralarında mücadele eden ekiplerde oynayan isimler. İskoç futbolunun en önemli kulüpleri Rangers ve Celtic’in milli takıma sadece birer oyuncu gönderebilmesi düşündürücü. Maçın santradan önceki vaziyeti buydu. Maç başladığında Slovenya’nın grupta gerçek anlamda rakibi olan İskoçya deplasmanından bir puan almak için sahada olduğunu gördük. Ferguson, CM tabiriyle “hard-working” bir oyuncu olsa da fazla bir yaratıcılık sergileyemiyor. Hal böyle olunca, Dickov’u, geçen yıl seyrettiğimiz Leicester maçlarında besleyen Musta İzzet gibi besleyebilen bir oyuncu olmayınca uzun sayılamayacak Dickov, Slovenya defansının arasında eriyip gitti. Maçın en etkili ismi hiç şüphesiz Everton’lı genç James McFadden’dı.(Resimdeki İskoç oyuncu) 2003’de Motherwell’den 1.25 milyon pounda alınan 21 yaşındaki forvet maç boyunca birçok kez kaleyi yokladı ancak Slovenya kalecisi Mavric hepsini kurtarmayı başardı. Netice itibariyle maç başladığı gibi bitti. Bu beraberlikle teknik direktör Berti Vogts’un suyu ısınmaya başladı. İskoç basınında çıkan haberlere karşın federasyon Vogts ile devam edeceklerini açıkladı. 9 Ekim’de İskoçya evinde, grup ikinciliği için bir başka rakibi olan Norveç ile karşılaşacak. Bu maçtaki olası bir puan kaybı İskoçya’nın Dünya Kupası hayalini bitirir.
Mükemmel bir maç: Galler – Kuzey İrlanda
Sanırım birçok tarafsız futbolsever, şu Galler’in bir büyük turnuvaya katılmasını istiyordur. Son 10 yılın en büyük sol açığı Ryan Giggs’in milli takımlar seviyesinde bir başarısının bulunmaması üzücü bir durum. Geçtiğimiz yıl Galler bu hedefe çok yaklaşmıştı, ancak baraj maçlarında Rusya’ya elendiler. Almanya 2006 elemelerine yine grubu ikinci sırada bitirme hedefiyle başladılar. Ancak Giggs’in cezalı olması, Simon Davies’in sakatlığı yüzünden ilk iki maçlarını eksik kadroyla oynamak zorunda kaldılar, sonuçta ilk maçlarında grubun en zayıf takımı Azerbaycan ile deplasmanda 1-1 berabere kaldılar.
Zamanında George Best gibi Avrupa futbol tarihinin en önemli oyuncularından birini yetiştirmiş Kuzey İrlanda bugün Avrupa’nıın en kötü milli takımlarından biri. Euro2004 elemelerini gol dahi atamadan kapattılar. Sekizi resmi, beşi hazırlık maçı toplam 13 maçtır galip gelemiyorlar. Son elemelerde, kendi evlerinde Kıbrıs ve Finlandiya gibi takımlara gol bile atamaması büyük hayal kırıklığı. Esasında eldeki kadro ile bu sonuçlar çok sürpriz sayılmasa da, takımın Malta, San Marino gibi ülkelerin seviyesine inmesi üzücü. Kuzey İrlanda, Dünya Kupası elemelerine evinde Polonya’ya 3-0 yenilerek başladı.
İşte bu şartlar altında Çarşamba günü Cardiff’de oynanan Galler – Kuzey İrlanda maçına, Galler favori olarak çıktı. Maçtan çok bir şey beklememe rağmen henüz 5. dakikada olan bir olay bir saat boyunca televizyonun başına çivilenmemi sağladı. Düşünün, daha maçın hemen başında bir hakem atışı oluyor ve iki takımın oyuncusu da topa sahip olmak için birbirleriyle itişip kakışıyorlar. Ben hayatımda ilk defa futbolda bir hakem atışının tekrarlandığını gördüm. Sanırım bu “mise en scene” bile maçın ne kadar çekişmeye sahne olduğunu anlatıyordur. Bu atışın hemen sonrasında Micheal Hughes, Robbie Savage’a arkadan tehlikeli girdi çıkan tartışma sonrası İtalyan hakem her iki oyuncuyu da oyundan attı. Savage’ın gördüğü kırmızı kart uzun zamandır gördüğüm en saçma kartlardan biriydi. Kartların hemen 2 dakika sonrasında Galler savunmasının beceriksizliğinden dolayı uzaklaştıramadığı top, Whitley’in vuruşuyla gol oldu. 10 dakika sonra, yine Galler savunmasının akıl almaz hatası sonucu Healy farkı ikiye çıkardı. Hemen ardından gol sonrası sevincinde Galli seyircilere kolunu gösterince hakem Dominico Messina, Healy’i de oyundan attı. Tam bir komediye dönen maçta Kuzey İrlanda, kendinden en az 2 gömlek üstün rakibi karşısında 70 dakika boyunca, bir kişi eksik olarak azami çabayı gösterdi bunun sonucunu da sahadan bir puan alarak gördü.
Galler’in 70 dakika boyunca baskıları ancak onlara beraberliği getirdi. Maçın en iyisi John Hartson’dı. Celtic’li oyuncu bana kalırsa şu an Jan Kolller ile birlikte Avrupa’nın en iyi pivotal forveti. İlk golü atmasının yanında sürekli orta sahaya gelerek kanatlardan kaçan Bellamy ve Koumas ile esas “striker” oynayan Earnshaw’a güzel paslar attı. Hem Azerbeycan maçında, hem de bu maçta oyuna sonradan giren Earnshaw iki maçta da gol attı. Dikkatimi çeken ise Earnshaw’un zenci olmasıydı. Ada’nın, Hollanda ve Fransa ile birlikte Avrupa'da en fazla zenci nüfusu barındırdığını biliyoruz. Ancak, etnik olarak azınlık olan Gal halkında bir zencinin olması tuhafıma gitti doğrusu. Yakında acaba, zenci,katolik bir İrlandalı futbolcu da görür müyüz? Galler’in defans oyuncusu Collins, K.İrlanda’nın ikinci golünde topu ıska geçmesi ve son dakikalarda rakip altı pasta topu boş kale yerine auta yuvarlamasıyla maçın kaderini çizen oyuncu oldu. Maç sonunda Kuzey İrlanda cephesinde 2-0’dan galibiyeti kaçırmalarına rağmen sevinç hakimdi. Galler tarafında ise hakem Messina’ya ateş püskürülüyordu. Bu grubun diğer bir enteresan tarafı, diğer Britanya takımı İngilere’nin de bu grupta olması. Gelecek ay, Galler Wembley’de İngiltere ile oynayacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder