UEFA Kupası’ nda, 1. Tur ve beraberinde Grup Bölümü kuralarının da çekilmesiyle, bizim için, takımlarımızın gittiği yere kadar sürecek bir heyecan başlamış oldu.
Ligimizin ve futbolumuzun günden güne gelişmesiyle övünmemize rağmen, son 10 senede Galatasaray’ ın şampiyonluğu ve aynı sene içerisinde Denizlispor’ un 4. Tur’ a, Beşiktaş’ ın da çeyrek finale çıkmasından başka doğru dürüst bir başarı elde edemediğimiz bu kupa, bizim yanımızda Avrupalı’ nın da nazarında gözden düşmüş durumda.
Sonuçta hangi nazardan bakılırsa bakılsın bariz bir şekilde görülen bu gözden düşmenin sebebini “Globalleşen Dünya” açıklamasında olduğu kadar, üst düzey liglerden hem Şampiyonlar Ligi’ ne hem de UEFA Kupası’ na dörder beşer takım alınmasıyla, UEFA Kupası’ nın orta sınıf takımların cirit attığı bir arenaya dönüşmesinde de bulmak mümkün.
Kaldı ki Şampiyonlar Ligi’ nin hali de daha az içler acısı değil.
İnsanda, birazdan belki de Dünya Tarihi’ ni değiştirecek büyüklükte bir olayın başlayacağı izlenimini uyandıran Karl Orff’ un Carmina Burana operası müziği eşliğinde, ekranda organizasyonun amblemini de oluşturan yıldızlar ve dönemin popüler futbolcularının yer aldığı enstantaneler kaymaya başlayınca, TV’ nin başına kilitlenmiş bizler, ayak tırnaklarımızdan başlayıp saçımızın en uzun teline ulaşan bir ürperti duyardık; en azından on sene falan önce…
Gerçi yıldızlar ve enstantaneler hala var, ama ne ürperti kalmış, ne de en ufak bir heyecan. Belki biraz nostalji yaşatacak o eşsiz müzik bile değişmiş.
Daha da ileri gidelim; son finalin İstanbul’ da oynanıyor olması bile ilk Şampiyonlar Ligi organizasyonlarının sıradan bir grup maçı kadar heyecanlandırmadı. Ve o finali kazanarak, seneler seneler sonra Avrupa’ nın en büyüğü mertebesine erişen Liverpool’ un , kendi liginde elde edeceği şampiyonluğu bu başarıya tercih edeceğine şüphe var mı?....
Sonuçta, son yıllarda, her dönem transfer bombaları patlatıp dünyanın en popüler futbolcularını kadrolarında bulunduran büyük takımların değil, mütevazi kadrolarını disiplinli futbolla bezemiş orta halli takımların başarılı olduğu ve UEFA’ nın globalleşme karşısında enikonu direnebilecekken onlara yardım etmek adına statü değişiklikleriyle iyiden iyiye batırdığı iki kupa söz konusu.
Ve bizim konumuz, ilerleyen aşamalarda Şampiyonlar Ligi’ nin çeşitli bölümlerinden kopup gelen daha büyük takımların bile daha heyecanlı hale getiremediği UEFA Kupası.
Yukarıdaki yaklaşımların ışığında kupada favori takım göstermenin anlamsızlığı hepimizin malumu. Ama biz yine de renkli bir şeyler bulmaya çalışalım.
Eşleşmeler ve statü şöyle:
1. Grup
Auxerre - Levski Sofya.
Hamburg - FC Kobenhavn.
Slavia Prag - Cork City.
Metalurg Donetsk - PAOK.
Dinamo Bükreş - Everton
2. Grup
MyPa - Grasshoper.
Kızılyıldız - Braga.
Germinal - Marsilya.
Bayer Leverkusen - CSKA Sofya.
CSKA Moskova - Midtjylland.
3. Grup
Vitoria - Sampdoria.
Sevilla - Mainz.
Basel - Siroki Brijeg.
Feyenoord - Rapid Bükreş.
Hibernian - Dnipro.
4. Grup
Rennes - Osasuna.
Vitoria SC - Wisla Krakow.
Krylya Sovetov - AZ Alkmaar.
Stuttgart - Domzale.
Valerenga - Steaua Bükreş.
5. Grup
Grazer - Strasbourg.
Lokomotiv Moskova - Brann.
Palermo - Anorthosis.
Halmstad - Sporting Lizbon.
Middlesbrough - Xanthi.
6. Grup
M. Petach Tikva - Partizan.
Aris - Roma.
Beşiktaş- Malmö.
Litex - Genk.
Banik Ostrava - Heerenveen.
7. Grup
Hertha Berlin - APOEL.
Teplice - Espanyol.
Monaco - Willem II.
Viking - Austria Vienna.
Brondby - FC Zürih.
8. Grup
Lens - Groclin.
Tromsø - Galatasaray.
Bolton - Lokomotiv Plovdiv.
Shakthar - Debrecen.
Zenit – AEK
Bu eşleşmelerde turu geçen takımlar grupları oluşturacak ve tek devreli lig usulü oynanacak grup maçları sonrasında gruplarda ilk üç sırayı alan takımlar, Şampiyonlar Ligi gruplarında 3. olan 8 takımın da katılımıyla, 2. Turdan itibaren eleme usulüyle yollarında devam edecek.
1. Turda çok şaşırtıcı sürprizler olmazsa, çoğunda zaten 3’er takımın ön planda olduğu gruplardan ikisi ayrıca dikkat çekiyor. Bunardan biri Galatasaray’ın da turu geçerse içinde yer alacağı ve birazdan değineceğimiz 8. Grup, diğeriyse Grasshopers, Marseille, Leverkusen, son şampiyon CSKA Moskova ve Kızılyıldız (veya Braga) dan oluşması beklenen 2. Grup.
Ve ayrıca… İngiltere’den Everton ve M’brough; Almanya’dan Stuttgart, Leverkusen ve Hertha Berlin; İtalya’dan Roma; Fransa’dan Marseille ve Monaco, İspanya’dan Sevilla ve Espanyol; Portekiz’den Sporting Lizbon, kendi liglerindeki konumları ve kadroları itibariyle kupada öne çıkan takımlar.
Dönelim bizimkilere:
İki İskandinav takımıyla eşleşen temsilcilerimizden Galatasaray’ın oynayacağı Norveç’in Tromso takımı, Beşiktaş’ın oynayacağı İsveç’in Malmö takımına nazaran oldukça kolay bir rakip. Zira Tromso, 18 haftası geride kalan 14 takımlı Norveç Ligi’nde 12. sırada. 5 kez Avrupa arenasına çıkan Tromso oynadığı 13 maçta 5 galibiyet, 3 beraberlik ve 5 yenilgi almış sıradan bir ön eleme takımı hüviyetinde. Kadrosundaki tek tanıdık oyuncu da eski Denizlispor’lu Heitanen; onu da sadece biz tanıyoruz. Tromso, UEFA Kupası 2. Ön Eleme Turu’nda Danimarka’nın Esbjerg takımını deplasmanda 1-0 yenmesine rağmen, kendi evinde normal sürede 1-0 mağlup oldu ve rakibini penaltılarla geçebildi.
Buna karşılık Beşiktaş’ın rakibi Malmö ise hem geçen sezonun İsveç Ligi şampiyonu olması hem de kadrosunda bulundurduğu yıldız ve yıldız potansiyeline sahip oyuncularla dikkat çekiyor. Beşiktaş’ta da oynayan Mattias Asper, eski Ajax’lı ve eski Liverpool’lu Jari Litmanen, eski Bayern’li ve eski Barcelona’lı Patrik Andersson, İsveç Futbolu’nun önemli isimlerinden Anders Andersson, Tomas Olsson ve Yksel Osmanovski Malmö’nün kadrosunda bulunan önemli isimler. Mazisinde bir Şampiyon Kulüpler Kupası finali (1979) de bulunan Malmö, 1990-91 sezonu Şampiyon Kulüpler Kupası ilk turunda Beşiktaş ile eşleşmiş ve İstanbul’da Beşiktaş’a Velerenga faciasını hatırlatan bir gece yaşatmıştı. Deplasmanda rakibine 3-2 yenilen Beşiktaş, İstanbul’daki maçta ilk yarı 2-0 öne geçmesine rağmen ikinci yarı iki gol yiyip 2-2 biten maç sonucunda elenmişti.
Rakiplerin kolaylık – zorluk derecesi bakımından, temsilcilerimizin turu geçmeleri halinde karşılaşacakları tablo ise 1.Turun tam aksi istikamette. Roma’yı bir kenara bırakırsak, Beşiktaş’ı en kötümser ihtimalle Partizan, Genk ve Heerenveen gibi rakipler beklerken, aynı ihtimal penceresinden bakıldığında Galatasaray ise Lens, Bolton, Shaktar ve AEK ile boğuşacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder