Bırakalım artık yalan söylemeyi, komplo teorilerini, safsataları. Ama şunu unutmayalım: hayat sen beni böyle yaptın, “ben böyle değildim sonradan oldum”
Ey futbol, sen ne ara hem güzel, hem zeki, hem bilge oldun. Güzelsen bilge, bilgeysen güzel olamazdın. Güzelsen salak, bilgeysen çirkin olman gerekirdi. Ama sen hem güzel, hem bilgesin.
Defalarca bekledik takımımızın iki sıfırdan maç çevirmesini ama olmadı. Çok kereler farka koşalım rakibi sürklase edelim dedik o da olmadı. Ama onu düşlemek güzeldi. Böyle üç sıfırdan çevrilince maçlar sorgular olduk. Çünkü, bu futbol ama içinde hileyi de barındırıyor. Hayat gibi yani. Kesin maç içerde satın alındı abi yoksa “şehit strasburg” bu kadar kötü oynayamaz ikinci yarı, aynı topa ıskalar ayak kayması ile açıklanamaz düşüncesi içten içe beynimize hücüm etti. Yani bu oyun hem güzel hem bilge. Anlayamadığımız bir şeyler vardı tribünlerde atkı sallarken: yıkılmayan imparatorluk, tükenmeyen kalem ve kaybolmayan sakızın olmadığı. Biz hep namağlup şampiyonluklar, gol yemeden atılan gol desteleri istedik. Ama hiç olmadı bunlar, olanlarda açıklamaları beraberinde getirdi. Senelerdir bekliyoruz İngiltere’ye ulusal takımımızın gol atmasını. Ama “Ünal Amca”nın üst direkten dönen topu dışında beklentilerimizin çok uzağındayız. E niye peki hala bu takımı tutuyoruz biz ey ahali? Ya da niye hala bekliyoruz gol sevinci yaşamayı, bu adalı ülke vatandaşlarının santrada toplanıp boyunlarını bükmelerini. Bu takım fark da yiyiyor, istikrardan da çok uzakta, mahalle kavgası gibi olayları da çok iyi beceriyor, antrenörüne sadık olduğu konu taktik anlayış da değil. E hala niye bu sevgi?
Oyunumu seviyoruz (el cevap) – yooo
Gol mü heyecan veriyor? – yooo
Biz sevmeyi seviyoruz. Oyunun bizi sevmediğini bile bile hem de. Biz tahirliğimizden ödün vermiyoruz da ondan.
Ben de biliyorum Milli takımın dünya üçüncülüğünün at nalı yonca silsilesinin ürünü olduğunu, ben de biliyorum fenerbahçenin avrupada başarılı olması için çok şeylerin değişmesi gerektiğini, beşiktaşlılarda avrupa başarısının çok uzağında yeni tribün melodileri üretme çabası içindeler.
Futbol güzel de değil, bilge de. Biz onu sevdiğimiz için kör olmuşuz ahali. Kral çıplak, Eflatun'un bizi döndürmesi lazım baktığımız yönden. Biz takımımızı seviyoruz, o bize hezimetler yaşatsa da, biz direkten dönen topu seviyoruz, gol olmasa da, biz 90. dakikada yenen golle Nou Camp'ta kaçan bir puanı daha çok seviyoruz.
Ama şunu unutmayalım, “mutlu aşk vardır, mutlak aşk yoktur”. Bu hayat bu gerçeği yüzümüze takır takır vuruyor ve onun istediği gibi yaşayacaz, istesek de istemesek de.
Çocukken seçilir takımlar ve mutlaka bir kere değiştirilir ilk tutulan takım ama kimse bunu hatırlamak istemez. Delete file till dead. Onu kimse kendine itiraf edemez. Sonra o takıma veririz ilk gençlik yıllarımızı, her maçını izleriz, formasını alırız, uzaktan bir sevgidir bu ama güçlüdür. Sonraları maçlarına gitmeye başlarız takımımızın. O daha büyük bir sevgi değildir. Yakından temas halinde sevmektir bu ama kesinlikle daha büyük değildir. Çünkü orda gerçekler alenen ortadadır. Göz görmeyince gönül katlanır ama göz görünce bu sefer yalanlar uydurulur ve inanılmaya başlanır. Özetlerde görünmeyenler statda o kadar açıktır ki. Sonra o statda kötü anılar oluşur, zorluklar ortaya çıkar, maddi imkansızlıklar belirir ve statdaki koltuktan kahvedeki köşeye taşınır sevgimiz. Sonra öyle bir şey olurki sadece derbileri izlemeye başlamışız. Ve bir bakmışız, “Onlarda kazansın sonuçta türk takımı” sözleri gençliğimizde küfür ettiğimiz takım için ağzımızdan dökülmeye başlanmış.
Son aşama 5 yaşındaki oğlumuzu takımımızın (oda ehemmiyeti çok olmayan bir maça) stada götürmek olur. Onada aşılamışızdır sevgimizi ve nesilden nesile geçiş tamamlanmıştır. Ama bundan sonraki aşama adama çok koyar. “Oğlum, stada gitmesen iyi olur, sana bir şey olur diye korkuyorum” moduna geçmişiz. Hayat aşkımı söndürdün de bana niye bunları söyletiyorsun? Dedim ya mutlu aşk vardır, mutlak aşk yoktur. Tahir hala tahirdir de, zühremi çekici gelmez artık ya da selülit mi başlamıştır zührede onu bilen yok.
Ama bildiğim tek şey var “her aşk bitermiş bir gün bildim her aşk bitermiş öğretildim” diyen Candan Erçetin şarkısı doğruluğa çok yakın gibi gelmeye başladı.
Masal Kadın Şiiri Yusuf Aras’ındır. Yazdıda alıntı yapılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder