Bir önceki yazıyı noktalarken, çeyrek finaller gelse de şu turnuva güzelleşsin demiştim. Tamamen favorilerin kazandığı çeyrek finallerden sonra esas sürprizler yarı finalde geldi. Açıkçası iki yarı finalin sonucu hiç de maçın gidişatını yansıtmadı.
Bu yarı final maçlarından çıkan sonuç şuydu: Kadro ne kadar iyi olursa olsun iş kalecide bitiyor. Turnuva başından bu yana Fildişi için söylenen kadronun 10’u çok üst düzey ama kaleci problemi var. As kaleci Barry için bile bu söylenirken, onun sakatlanmasıyla Gili’nin oyuna girmesi bu eksikliği daha da belirginleştirdi.
Finalist iki takım turnuvanın bana göre en iyi kalecilerine sahipti. 2 sene önceki finalde penaltı atışlarının ikisini kurtaran 35’lik Hadary, yarı finalin kesinlikle kader adamıydı. İkinci yarı başlarken Mısır 1-0 öndeydi ve 62. dakikada ikinci golü yiyene kadar Fildişi mutlak bir baskı kurdu. İşte bu dakikalarda Hadary, Drogba’nın iki mutlak kafasını çıkartarak maçın kırılma anını gerçekleştirdi.
Öte yandan Kamerun’da Kameni’nin gelecekte sadece Afrika’da değil, tüm dünyada önemli bir konuma gelmesini bekliyorum. Henüz 23 yaşında ve 2004’den bu yana Espanyol’da 100’ün üzerinde maça çıktı. Kamerun finale çıktıysa Kameni’ye teşekkür etmeleri lazım. Bütün maçı Gana oynarken, tek bir kontratak ile finale çıktılar.
Bu arada, Dünya Kupası’nda Benhaker’in Trinidad’da yaptığını, Le Roy da bu yarı finalde Gana ile yaptı. Hatırlarsanız Benhaker takımın en tecrübeli oyuncusu santrafor Yorke’u oyunu kontrol etmesi için orta sahanın göbeğinde oynatmıştı. Le Roy da defans organizasyonunu sağlaması için Essien’i stoper oynattı.
Fildişi’nin bu turnuvadaki en büyük şansızlığı bana göre grup maçlarında bir Kuzey Afrika takımıyla oynayamaması oldu. Bir Batı Afrika ülkesi olarak Fildişi’nin Mısır karşısına gelene kadar yine dört Batı Afrika ülkesi ile oynaması (Mali, Nijerya, Benin ve Gine) turnuva süresince hep tek tip takımlarla oynamasına sebep oldu. Bu bağlamda kara Afrika ile hiç bağdaşmayan Mısır, Fildişi’ne biraz ters geldi.
Hem ilk Mısır-Kamerun, hem de yarı finalleri izledikten sonra finalin çok tek taraflı olmasını bekliyordum. Kaldı ki, iddaa yanlış tarafı favori ilan ederek 2.9’luk oranıyla Mısır’ı aynı zamanda oldukça kazançlı bir yatırım aracı haline getirdi.
Mısır, Sahara aşağısı ülkelerden apayrı bir oyun oynuyor. Oyunlarının klasik bir Avrupalı Akdeniz futbolundan hiçbir farkı yok. Oldukça organize, topa hakim, sahayı parselleyen diye başlayan bir Ömer Üründül cümlesiyle Mısır’ı tanımlayabiliriz. Şampiyonluğu sonuna kadar hakettiler.
Yalnız forvetler dışında kadro yaşlanıyor. Mısır bu kadro ile en fazla 2010 Dünya Kupası’nı görür. Daha sonra gerilemeye başlayacaklardır. Kadrosu oldukça genç olan Fildişi önümüzdeki 5 yıl boyunca Afrika’yı rahatlıkla domine edecektir. 2010 yılında artık kupa tecrübesi de olan bu ekip, Dünya Kupası’nda çok büyük işler yapabilir. Bir diğer genç kadroya sahip olan takım Nijerya. Ancak onların kadro yapısında ciddi sorunlar var. Forvet bolluğuna karşılık, orta sahada Mikel dışında oyuncu yok. Eğer orta sahaya oyuncu yetiştirebilirlerse onlar da yine Afrika’nın en güçlü takımlarından biri olacaktır.
Yazının sonuna dip not: Eğer biryerlerde Bikey’in neden böyle salakça bir kırımızı kart gördüğünü okuduysanız, lütfen yorumlar bölümüne yazarak benim merakımı da giderin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder