Futbolculuk kariyerinde vasat bir isim olan Wenger, teknik direktörlerinin başında da yine vasatı aşamadı, kariyerinin dönüm noktası şüphesiz Arsenal'in başına geçmesi oldu. Arsenal kulübü için de Wenger'in daha ideal bir menajer olması çok zor gözüküyor.
Wenger gelmeden önceki sezonu beşinci sırada bitiren Arsenal kaptan Adams, Lee Dixon, Martin Keown ve Dennis Bergkamp gibi önemli isimlere sahipti. Bu kadronun yanına Vieira-Petit ve Overmars transferleri yapıldı ve Arsenal iki sezon içinde şampiyonluğa yükseldi. 2000 yılında UEFA Kupası finaline çıkan Arsenal o finali kaybetmesine rağmen rüya takımın temelleri atılmıştı. Oyun stillerini ezbere bildiğimiz Pires-Vieira-Henry-Ljungberg-Bergkamp'lı rüya kadrosunu kuran Wenger takımı 2001 ile 2005 arasında iki Premier Lig şampiyonluğuna ve üç FA Cup şampiyonluğuna taşıdı.
O sırada Emirates Stadı projesi ortaya çıktı ve Arsenal'in ekonomisi stad yapımına endekslendi. Bu nedenle Arsenal yıldızlarını kaybetti ve yerlerine beklendiği kadar büyük transferler yapamadı. Tam da bu noktada Wenger'in ne kadar büyük bir dahi olduğunu gördük. Man Utd veya Chelsea kadar önemli derecede mali kaynaklara sahip olmayan bir takımın teknik direktörü olan Wenger, müthiş bir deha göstererek takımını zirvede tuttu.
''Arsenal birkaç yıl toparlanamaz.'' denilen noktada, 2006 yılında, takımı -tabii ki Thierry Henry'nin de müthiş katkılarıyla- Şampiyonlar Ligi finaline kadar taşıyan Wenger'in kurduğu kadroda göreve geldiği günden hiçbir futbolcu kalmamıştı. Takımın en önemli ismi Henry önce Juventus tarafından alınmış ve sol kanat oyuncu olarak değerlendirmeye çalışılmıştı. Yarım sezon sonra Arsenal'e transferi hayatını değiştirdi. Halmstad'dan 1998'de transfer edilen Ljungberg de yine en önemli parçalardandı. Takımın en pahalı iki ismi Aleksandr Hleb ile Robert Pires idi. En ilginç isim ise sadece 16 yaşında ilk resmi maçını oynayan ve üç yıl sonra da takımın değişmez elemanı olarak Şampiyonlar Ligi finaline çıkan İspanyol Francesc Fabregas idi.
Arsenal yine yıldızlarından çoğunu satmış durumda. Takımın en değerli isimleri çocukluklarından beri takımla beraber olan Kolo Toure ve Francesc Fabregas olarak gözüküyor. Bu sezon Arsenal kimilerine göre ''batmış'' olsa da bana göre hiç öyle değil. Malum, Arsenal dünyanın en zorlu liginde bir maç fazlasıyla son şampiyon Man Utd ile aynı puana sahip, Şampiyonlar Ligi'nde geçen sezon ikinci tura çıkan üç takımın bulunduğu grupta gruptan çıkmayı son maçlardan önce garantilemiş, Lig Kupası'nda ise çeyrek finale kadar yükselmiş. Takımın değerli oyuncularından Tomas Rosicky ile Eduardo'nun bu sezon hiçbir maça çıkmadığını hatırlatalım. Walcott uzun süre sakatlığı nedeniyle oynayamayacak, boşluğu doldurmaya çalışan Nasri ise genç ve yabancı. Takımda kaptanlık krizi de var. William Gallas sürekli kavga çıkarınca, kaptanlık en büyük yıldız Francesc Fabregas'a verildi.
Arsenal bu yılın en başarılı takımlarından biri olmasa da, bana göre hiç başarısız değil. Arsene Wenger ise Ada kariyeriyle Jose Mourinho ve hatta Sir Alex Ferguson'un birkaç adım önünde diye düşünüyorum. Onlar kadar müthiş imkanlara sahip olunmadan da nasıl takım kurulabileceğini gösterdi. Başarısının sırrı oynanacak olan her maçtan önce ekibine yemek vererek işinin peşinde olması, bitmeyen hırsı, rakiplerine karşı kibiri, oyuncularını motivasyonu, Lig Kupası finalinden önce ''Bana 100 milyon dolar da verseniz maçı gençlerle oynayacağım.'' demesi ve belki de en önemlisi ''Para, futbolu kirletiyor.'' demesindedir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder