İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

10.07.2011

Flaman Belçika

İki hafta önce 1,5 gün vaktim olup bu kadar sürede Antwerp - Gent - Brugge üçlemesi ile Kuzey Belçika'yı tabanladım. Kanal şehirleri olan bu üç şehir 14 - 16. yüzyıl dönemlerinde Avrupa'nın en önemli liman şehirleri arasındaydılar. Hatta Gent o dönemde Paris'ten sonra Avrupa'nın en kalabalık ikinci şehriymiş. Ticaretin Antwerp'e kaymasıyla Gent ve Brugge önemini yitirmiş bu sayede turistik açıdan gayet gezilmesi keyifli şehirler haline gelmişler.

Zira Antwerp gün geçtikçe büyüyüp (kime göre, neye göre!) ticarileşirken gezilecek çok birşeyi kalmamış. Öte yandan Club Brugge gibi Belçika'nın en önemli iki takımından birine ev sahipliği yapan Brugge'ün eski şehrinde gezmek açık hava müzesi hissiyatı uyandırıyor.
Belçikalıların en gurur duyduğu şeylerden birisi de bira. Leffe, duval, stella Artois gibi dünyaca biraların ana vatanı Belçika'da 1800'lü yıllarda 1000'den fazla bira üreticisi varmış. Kapitalistleşen dünyada elbette ki bu sayı azalmış ama halen daha şu yukarıdaki resimde görebileceğiniz üzere Gent'te gittiğimiz bir barda 250 çeşit bira bulunabiliyor.

Yolu düşecekler için bir bilgilendirme. Orta çağ'da temiz su kaynağı kalmayınca Vatikan keşişlere kendi içeceklerini üretmelerini söylüyor. Tahmin edebileceğiniz üzere Fransız keşişler şarap üretirken, Belçikalılar bira üretiyor. İşte bu keşişlerin ürettiği biralara Trappist deniyor. Alkol oranları %8-11 arasında. Mutlaka denenmeli.
Dediğim gibi orta çağ şehirleri çok iyi korunmuş. Ülkenin her tarafında belfry denilen feodal dönemden kalmış çan kuleleri bulunuyor. (üstteki resimde en soldaki kule) Bunların 32 tanesi UNESCO Dünya Mirası Listesine alınmış. Bunlardan en ünlüsü Antwerp'de yapımı 170 yıl almış Cathedral of Our Lady'e bağlı olan.

Yine aynı şekilde Beguinage denilen UNESCO dünya mirası listesindeki manastırımsı yerler de Haçlı Seferleri sonrasında dul kalan kadınların kaldığı, din adına çalıştırıldığı yerler. Bunlardan da 13 tane var ve bugün en sağlam kalanı Brugge'de.

Yemek konusuna Belçika'nın en karakteristik yemeği, İstanbul'da da birkaç yerde bulunabilen, haşlanmış midye ve patates kızartması. Hele ki Brugge gibi deniz kıyısı şehirlerde her dükkanda rahatlıkla bulunuyo. Memlekette "bir oturuşta 15 midye dolma yedim" diyenler için burada porsiyonlar 600 gr geliyor. Ve son olarak Belçika çikolatası da en az İsviçre çikolatası kadar ünlü.

Bu kadar yemek yemek dememize rağmen şöyle bir sıkıntı var. Aksam 6 dediniz mi gün bitiyor. Restorantlar mutfaklarını 9'da kapatıyorlar. Sonra tek seçenek Türk dönerciler diyebilirim.

Sonuç olarak Antwerp - Gent - Brugge üçlemesi, özellikle Orta Çağ dönemi ve mimarisini sevenler için kaçırılmaması gereken sessiz, sakin bir tatil olanağı sunuyor.

Hiç yorum yok: