İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

12.11.2014

Cardiff ve Civarı

İşimin yardımıyla bu yıl epey bir Kraliçe’nin elini öpmeye gittim. Genelde kısa süreli olan bu ziyaretlerimdeki notlarımı da daha önce paylaşmıştım. Altın vuruş için ise Ramazan Bayramı’nı bekledim. 9 güne yayılan bu uzun planda bu defa İngiltere dışına çıkıp, Galler, İskoçya, Kuzey ve Serbest İrlanda’yı gözüme kestirdim. Hazırsanız başlıyoruz.

Daha önce yazmış mıydım bilmiyorum, İngiltere’de herşey çok pahalı ama ulaşım epey bir pahalı. Easyjet’te uçak biletleri, trenden daha ucuz. Eğer 2 kişi ve daha kalabalıksanız araba kiralamak otobüs ile gezmekten çok daha ucuza geliyor. “Sağdan direksiyonu nasıl kullanacağım” demeyin, Türkiye’de uygulanan trafik kurallarında araba kullanmayı beceren kurallara uyulan bir ülkede geri geri bile araba sürebilir ve daha da önemlisi,  otobüs yerine araba kullanmayı tercih ederek  sadece varış noktasına odaklanmayıp, “hayat yolculuktur, varış değil” felsefesiyle yolun keyfini daha fazla çıkartabiliyorsunuz.

Bu doğrultuda ilk günün varış noktası Cardiff, Galler’di. Yolu biraz daha fazla uzatıp The Cotswolds adı verilen bir bölgenin içinden geçiyoruz. Burası işte İngiltere denilince akla gelen klasik koyunların otladığı, uçsuz bucaksız yeşilliklerin olduğu, arada birçok ortaçağ köyünü barındıran bir bölge. Daha sonra Bristol’ü Galler’e bağlayan köprüden geçip Cardiff’e doğru yol alıyoruz.
Çok detaylı araştırmasını yapmadım ama hem Galliler hem de İrlandalılar Keltlerin kuzenleri olduklarını iddia ediyorlar. Cardiff görece ufak bir şehir. Şehrin merkezinde zaten kale bulunuyor. Bir de yayalaştırılmış Queens caddesi. Kalenin hemen yukarısında Bute Park diye bir park var. Yakın zamanda yapılmış Millenium stadı da hemen kalenin yanı başında gayet şehrin göbeğine dikilmiş. Bu kadar merkezi bir yere stad yaptıklarına göre şehrin pek rant değeri yok anlaşılan. 

Daha önce okuduklarımdan Galler’in daha turistik taraflarının ülkenin kuzeyi olduğunu görmüştüm ama Cardiff’in bu kadar küçük olabileceğini düşünmemiştim. Şehrin merkezini bitirdikten sonra  bu defa yolumuzu merkezin biraz dışındaki St. Fagans’ta bulunan “Museum of Welsh Life”a çeviriyoruz. Burası ücretsiz bir açık hava müzesi gibi bir yer. Klasik eski Galler köy evlerini vs. burada yeniden canlandırmışlar.
En son olarak Cardiff Körfezi’ni ziyaret ediyoruz. Burası 20 yıl önce tamamen sanayiye teslim olmuşken, yapılan yenileme çalışmaları ile bugün daha çok panayırların olduğu, sahilde yelkenlilerin gezdiği tamamen dinlenme amaçlı bir yere çevrilmiş.

Böylelikle Cardiff’te bir günü tamamlayıp dönüşe geçiyoruz. Dönüş yolumuzun üzerinde tarihi bir Roma şehri, Bath var. Esasında şehre çok düz mantık isim verilmiş. Şehirde çıkan yer altı suları sonucunda Romalılar buraya bir hamam yapıp şehri kurmuşlar ve şehrin ismi de “Hamam” olarak kalmış. Bugün UNESCO koruması altındaki şehrin zaten gezip görülecek yerleri hep yanyana sıralanmış. En fazla 1-2 saat içinde Bath’ın görülmesi gereken yerlerini tamamlayıp, bir sonraki günkü Edinburgh uçağı için geri dönüyoruz. 

Hiç yorum yok: