Sevgili okurlarımızın sorularını duyar gibiyim: “Nerden çıktı şimdi İskoçya Milli Takımı ile ilgili nostaljik bir yazı?” Haksız da sayılmazlar aslında. Zira, yaklaşan dünya kupasında bundan önceki bir dünya kupası ve iki avrupa kupasında olduğu gibi İskoçya Milli Takımı yer almıyor. Katıldığı dünya kupalarında ise ikinci tura bile çıkma başarısı gösteremedi Büyük Britanya’nın sempatik ve aykırı çocukları. Öyle ki kendine özgü espri anlayışına sahip İskoçlar kendi milli takımları ile “Milli takımın katıldığı şampiyonalardan gönderilen kartpostallardan bile daha önce ülkeye geri dönüyorlar” şeklinde alay etmekten de gocunmuyorlardı. Son yıllarda Avrupa Kupalarında takım bazında da eski şaşalı günlerinden uzak İskoç Futbolu. 3 sene önce Celtic’in Porto ile UEFA Kupası Finalinde karşılaşmaları ve Glasgow Rangers’in bu sezon Şampiyonlar Liginde ikinci tura çıkması dışında hatırı sayılır bir kayıt da yok zihnimizde yer alması gereken.
Bunca başarısızlığa rağmen niye İskoçya Milli Takımı diye sormak haklı olabilir elbet. Ancak yaş kemale yavaş yavaş erince duygusallaşıyor insan. Eskiye özlem duymaya başlıyor. Televizyondan takip ettiğim ve yaşıma göre (8) takdir edilecek bir ilgi ile izlediğim ilk dünya kupası 1982’den itibaren görmeye ve yenilgilerine aşina olduğum İskoçya takımına nedendir bilinmez garip bir sempati duydum hep. İddialı takımlar karşısında oynadıkları cesur futbola rağmen sürekli ilk turda elenen İskoçlara belki de yenilenin, zayıfın yanında olmak şeklinde genlerimizden gelen bir benimseme duygusu idi sanki benimkisi. 1987 yılında UEFA kupası finalinde dönemin ünlü İsveç takımı Göteborg ile karşılaşan Dundee United’ın mütevazi stadyumunda ve ateşli seyircisi önünde oynadığı futbol İskoçlara olan sempatimi zirveye çıkardı diyebilirim. Taraftarlarının kendilerine özgü kıyafetleri ve maç boyunca gaydalarla (bag pipe) birlikte skor ne olursa olsun söyledikleri marşlar İskoçya maçlarının ayrılmaz parçalarıydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder