Teknik kadronun güvendiği Yashin,
mentoru Khomich’le birlikte sıkı bir antrenman temposuna girer ve bunun
meyvesini hemen 1954 sezonunda Dinamo Moskova’yla birlikte SSCB ligi şampiyonu
olarak tadar. 1954 ayrıca Yashin’in milli takıma da yükseldiği yıl olacaktır ve
8 Eylül tarihinde İsveç’e karşı oynanan bir özel maçta ilk defa Sovyetler
Birliği’nin kalesini korur. Serimizdeki diğer kalecilerin bazısı için kulüp ve
milli takım kariyerlerini ayırmak zor olmuştu ancak futbol oynadığı yılların
tamamını Dinamo’da geçiren Yashin için bu daha kolay. Kulüp kariyerini hızlıca
aradan çıkartalım…
Yashin, Dinamo Moskova’nın
kalesini koruduğu 17 sezonda toplam 5 kez lig, 3 kez kupa şampiyonluğu
kazanırken takımı Sovyet Ligi’ni 5 defa da ikinci bitirmiştir. Bu arada 1960,63
ve 66’da 3 defa ülkenin en iyi kalecisi ödülünü almıştır. “Sadece 3 kez mi..?”
Bakın bu konu biraz araştırmaya değer.
Birincisi ülkenin prestijli haftalık
dergisi Ogonyok “En İyi Kaleci” ödülünü 1960 yılında vermeye başlamıştır ve
Yashin hâlihazırda 31 yaşındadır. 1961 yılında Dinamo Moskova ligi 11. bitirir
ve bu yıl ödülün kaçması doğaldır. 1962 ise birazdan göreceğiniz üzere
Yashin’in kariyerindeki en kötü yıldır. 1964 ve 1965’te Dinamo’nun yine
zirveden uzak olduğunu görüyoruz ve artık 35’ine gelmiş olan Yashin’in (müzeye
buyrun) Kavazashvili ve Bannikov (ligin en uzun süre gol yememe rekoru sahibi) gibi
çok önemli iki rakibi vardır. Daha önce demiştik ya; Sovyetler Birliği iyi
kaleci konusunda sıkıntı yaşamayan bir ülkedir. Ayrıca Sovyet Ligi de dünyanın
en çetin liglerinden birisidir; 1960-70 yılları arasında 5 ayrı şampiyon
çıkmıştır 1966-68 arası 3 kez şampiyon olan Dinamo Kiev dışında üst üste 2
şampiyonluk yaşamış takım da yoktur. Yashin “En İyi Kaleci” ödülünü son kez
1966 yılında özellikle Dünya Kupası’ndaki başarısıyla almıştır (Dinamo o sezonu
8. bitirmiştir). Son dipnotumuz, Dasaev ve Akinfeev bu ödülü toplam 6 defa
kazanmış. Bugün hâlen verilmekte olan ödülün adı artık Lev Yashin olduktan
sonra kimin kaç kez kazandığının ne önemi var.
Bugün bakan bizler için Yashin’in
kariyerindeki en büyük eksiklik Avrupa’da başarı olarak görülüyor. Ama bu
eksikliğin nedeni Sovyet takımlarının Avrupa arenasında (başka klişe laf kaldı
mı.?) ancak 1966-67 sezonundan itibaren mücadele etmeye başlaması. Bu yıllar
artık Yashin’in de son dönemi olmakla birlikte Dinamo Moskova’nın da düşüşe
geçtiği yıllar. Takım 1968-69 sezonunda Kupa Galipleri Kupası’nın ilk turunda
tek maç oynamadan turnuvadan çekilirken, aynı kupada 1971-72 sezonunda Glasgow
Rangers’e kaybettiği final dışında iki defa yarı-finalden ötesini göremiyor.
Zaten Dinamo, Sovyet (ve sonraki Rusya) liginde de 1976’dan bu yana
şampiyonluğa hasret.
Çok uzadı, artık Yashin’in milli
takım kariyerine bakma zamanı. Onu en son İsveç karşısında ilk kez milli
olurken bırakmıştık. Sonrasında Dinamo Moskova’dakine paralel bir yükseliş
başlar. SSCB ilk olarak 1956’da Melbourne Olimpiyatları’nda altın madalya
kazanır, daha sonra ilk defa katıldığı 1958 Dünya Kupası’nda çeyrek finale
kadar yükselip ev sahibi İsveç’e boyun eğer. Ancak bu yenilginin de kendince
bir mazereti vardır. Grubundan çıkmak için o günkü statüye göre play-off
oynamak zorunda kalan Yashin ve arkadaşları –gruptan direk çıkan İsveç’in
aksine- sadece bir gün dinlenebilmiştir. Yine de ilk defa katıldığı dünya
Kupası’nda gelen çeyrek final ülke için yeterli bir sonuçtur.
Yashin ve SSCB’nin bugüne kadarki
(ve artık ülke mazi olduğu için bundan sonraki) en büyük başarısı 1960 yılında
gelmiştir. UEFA tarafından ilk defa düzenlenen Avrupa Şampiyonası’nın finalleri
Fransa’da yapılacaktır. Yine ilginç bir statü ile takımlar eleme turlarından
süzülmüş ve Paris’e sadece 4 takım yarı-final ve final için gelmiştir.
Sovyetler Birliği yarı-finalde Çekoslovakya’yı 3-0, finalde ise uzatmalar
sonunda Yugoslavya’yı 2-1 yenerek tarihin ilk Avrupa Şampiyonu olmuştur. Yashin
ise turnuvanın en iyi kalecisi seçilmiştir. Buraya bir not; ilk eleme turunda
Macaristan’ı geçen Sovyetler Birliği çeyrek finalde rakibi olan İspanya’nın
Moskova’ya gitmeyi reddetmesi üzerine otomatikman yarı finale yükselmiş.
Artık dünyanın en iyileri
arasında gösterilmeye başlanan Yashin’in ve yavaş yavaş iyi bir kuşak yakalamaya
başlayan SSCB, 1962 Dünya Kupası’nda favoriler arasında gösterilmeye başlanmıştır
ancak bu turnuva Yashin’in kariyerinin en kötü dönemi olarak kayıtlara
geçecektir. İlk turun ikinci maçında Sovyetler Birliği, Kolombiya karşısında
67. dakika itibariyle 4-1 öndedir ancak bu dakikadan sonra Yashin kariyerinin
en başındakine benzer bir hâle bürünür ve onun hatalarıyla Kolombiya maçı 4-4’e
taşımayı başarır. Bu gollerden birisi Marcus Coll’un direkt kaleye giren korner
vuruşudur ki bu hâlen Dünya Kupaları tarihinin kornerden direkt atılan tek
golüdür. İkinci tur yani çeyrek finalde ise ev sahibi Şili’ye karşı 2-1
kaybeden Sovyetler hayal kırıklığı içerisinde eve dönerken Batı Avrupa
gazetelerinde Yashin’in artık kariyerinin sonuna gelmekte olduğuna ilişkin
yorumlar görülür. Tarih de bazen böyle yorumları ve yorumcuları madara eder.
Sadece iki yıl içerisinde en
tepeden en dibe çöken Yashin, 1962-63 kışını yoğun bir şekilde çalışarak
geçirir ve dönüşü muhteşem olacaktır.
Dinamo Moskova 1963 sezonunu
ezeli rakibi Spartak’ın önünde şampiyon olur ancak istatistiklere bakarak
Yashin’in bu şampiyonluktaki payını anlayabiliriz. Dinamo, ligin ilk 5 sırası
içinde Dinamo Minsk ile birlikte en az gol atan takımdır ama Yashin ile 38
maçta sadece 14 gol yemiştir (diğer 4 takımın yediği gol ortalaması 35).
Böylelikle Dinamo Moskova, Spartak’tan 1 tane az galibiyet almasına rağmen daha fazla berabere kalmayı
başararak 3 puan farkla zafere ulaşmıştır. Bu başarı, zaten dünyanın ilgisini
bir kez daha Yashin’in üzerine toplamaya yetmiştir ancak onun işi henüz bitmemiştir.
Çoğumuzun bildiği üzere günümüz
futbolu 1863 yılında İngiltere’de Football Association’ın (F.A.) kurulmasıyla
başlamıştır. FA, kuruluşunun 100. yılını kutlamak için İngiltere’nin FIFA
karmasıyla oynayacağı bir maç ayarlar ve bu maçı “İngiltere-Dünyanın Geri
Kalanı” adıyla duyurur. Dünyanın geri kalanında kimler yoktur ki; Eusebio,
Puskas, Seeler, Schnellinger, di Stefano, Kopa, Masopust, Law ve Yashin. Peki
kimler gerçekten yoktur ki; mesela Pele başta olmak üzere 1962 Dünya Kupası’nı
kazanan Brezilya’dan sadece defans oyuncusu Santos gelmiştir. Yine de kabul
edelim yukarıda saydığımız isimler yeterince güçlü bir kadro oluşturuyor.
Zaten biz kaleciler için bu maçın
gerçek önemi gelecekte 20. yüzyılın en iyi iki kalecisi seçilecek olan Lev
Yashin ve Gordon Banks’in karşı karşıya geldiği tek maç olmasıdır. Yalnız bu maçla
ilgili bugün bir şeyler okumak isterseniz Banks’in ismini sadece kadrolarda
görebilirsiniz. Hatta maçın kendisiyle ile ilgili çok az şey yazılmaktadır…
Herkes Yashin’in performansından bahsetmektedir ve bazıları ilk 45 dakikayı
“Jimmy Greaves-Lev Yashin’e karşı” diye adlandırmaktadır. Dünyanın Kara Panter lakabıyla
tanıdığı ancak o gün sarı bir kazak giyen Yashin insan ötesi reflekslerle
imkansız kurtarışlar yapmaktadır. İlk yarısı 0-0 biten maçın ikinci yarısında Yashin
yerini Yugoslav Milutin Soskiç’e bırakır (bu defa müzenin amma yeni sakini oldu
yahu) ve maçı İngiltere 2-1 kazanır. Bu sene FA’nin kuruluşunun 150. yılı ve
benim bildiğim kadarıyla buna benzer bir maç yapılmadı değil mi? Ne büyük bir
kayıp..!
Bu maç 1963 yılını muhteşem
geçiren Yashin’in tacındaki en büyük mücevher olmuştur ve taaaa en başta
belirttiğimiz şekilde Avrupa’da Yılın Oyuncusu seçilerek Altın Top ödülünü alır
ve bugüne kadar bunu başarabilmiş tek kaleci olur.
Yashin artık 35 yaşına merdiven
dayamıştır ve kariyerinin son dönemine gelmiştir. Ancak büyük kalecinin henüz
barutu bitmemiştir. Sovyetler Birliği 1964 yılında İspanya’da düzenlenen 2.
Avrupa Şampiyonası’nı ev sahibine finalde 2-1 kaybeder. 1966 yılında
İngiltere’de düzenlenen Dünya Kupası’na gelindiğinde ise Yashin’in artık kaleyi
Kavazashvili ile paylaşmaya başladığını görmekteyiz. Üç grup maçının ikisinde
dinlendirilen Yashin, çeyrek finalde Macaristan’a karşı kaleyi koruduktan sonra
yarı finalde Batı Almanya’nın karşısına çıkar. Sonraki 10 yılın büyük gücü
olacak Batı Almanya’ya tek başına direnmeye çalışır ama Haller ve
Beckenbauer’in gollerine engel olamaz. Son dakikalarda Porkuyan’ın attığı
teselli golü yetmez ve Sovyetler Birliği 3.’lük maçını da Portekiz’e karşı aynı
skorla 2-1 kaybeder. Vay anasını, şimdi dikkatimi çekti; Yashin’in uluslararası
kariyerindeki bütün önemli turnuvalar SSCB için 2-1’lik skorlarla bitmiş.
Tekrarlayalım; 1960 Avrupa Şampiyonası Finali, 1962 Dünya Kupası Çeyrek Finali,
1964 Avrupa Şampiyonası Finali ve 1966 Dünya Kupası Yarı Finali. Burası yazının
ikinci bölümüne noktayı koymak ve son bölüme rakamlarla başlamak için ideal bir
yer…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder