İspanya’da ilk devre tatile girdi ve 8 Ocak’a kadar maç yok. Hazır böyle bir boşluk yakalamışken kafamda La Liga ile ilgili yazmak istediklerimi kağıda dökeyim dedim. En son izlediğim maç olan Bilbao – Betis maçı esasında yazmak istediklerimin çoğunu kapsıyor. Bilmiyorum, acaba NTV’nin maç seçimini yapan kişi Bilbao taraftarı mıdır nedir, her hafta mutlaka bir Atlethic Bilbao maçı izliyoruz. Ha, bir Bilbao sempatizanı olarak bundan rahatsız mıyım? Tabiki hayır! Yanlız, NTV spikerlerinin sanki bir önceki hafta da Bilbao maçı yayınlanmamışmış gibi her hafta, her hafta aynı klişe bilgileri temcit pilavı gibi önümüze sürmelerinden gına geldi. Cümlelerin sırası hiç değişmiyor, öncelikle Bilbao’nun eskiden Şampiyonlar Ligi’nde mücadele ettiğinden ama artık eski günlerini mumla aradığından ve ligde küme düşme potasında olduğundan bahsediliyor. Sonra bunun sebebi Bilbao’nun sadece Bask kökenli oyuncu oynatmasına bağlanıyor ve aynı F.Bahçe’nin yaptığı gibi “yabancısız ancak bu kadar” geyiği yapılıyor. Ama unutuluyor ki o ezik ama gururlu diye bahsedilen takım daha geçen yıl UEFA Kupası’nda Beşiktaş’a üç çekmişti. Hemen ardından ufak bir parantez açılıyor ve bunun tek istisnasının Lizarazu olduğunun ama onun da Fransız baskı sayıldığının altı çiziliyor. Araya, Bilbao formasının Basklar için milli forma sayıldığı geyiği de sıkıştırılıyor. Bunları okurken bile dejavu hissi yaşadınız di mi? İşte aynı dejavu’yü NTV spikerleri her hafta sıkılmadan tekrar tekrar yapıyorlar.
Neyse biz konumuz Athletic Bilbao’ya dönelim. Sezona, Bask derbisinde Sociedad’ı 3-0 yenerek giren Bilbao, sonrasında gerisini getiremedi ve üstüste yenilgiler aldıktan sonra çareyi teknik direktör değiştirmekte buldu. Nitekim, eski İspanya Milli Takım teknik direktörü Javier Clemente’nin takımın başına gelmesi işe yaradı. 1983 ve 84’te 2 yıl üstüste şampiyon yapan Clemente’nin gelmesinin ardından, ekimin son haftasından itibaren başlayan süreçte bir tek Alaves’e yenildiler. Bir de son olarak salaklıklarına doymasınlar son hafta Zaragoza deplasmanında 2-0 öne geçtikleri maçı verdiler.
Bilbao’nun eksikliklerine bakarsak, bunların başında hücum geliyor. Devre arası itibari ile Bilbao 17 maçta 18 gol attılar ki bunların dördü son iki maçta geldi. Takım deplasman maçlarına bir tek Exteberria’yı ileri sürerek çıkıyor. Onun arkasında da Yeste oynuyor. Ancak Yeste’nin biraz Sergenvari bir oyuncu olması sebebi ile ortasahayı toplamak için arkasına koyuduğu Orbaiz ve Curpegi daha çok defansif ağırlıklı oyuncular. Keza, sağ kanata koyduğu Exposito ve Iraola da öyle. Sol kanat ise bir başka problemli nokta. Adam olmadığı için, mecburiyetten sağ ayaklı üstüne üstlük kanat oyuncusu olmayan 19 yaşındaki Dañobeitia sol açık oynamak zorunda kalıyor. Clemente, San Mames’deki maçlarda daha cesur oynatıyor ve çift forvetle çıkıyor maçlara. Yine de artık belli ki Urzaiz artık fazlasıyla yaşlanmış (34 yaşında), 90 dakika çıkartacak enerjisi yok. Bunun yanında, U21 ile bize 2 gol atan Llorente henüz tam olgunlaşmamış.
Betis’e geçecek olursak, cidden çok şaşırtan bir performans sergiliyor bu yıl Sevilla ekibi. Bu yıl Şampiyonlar Ligi’ne katılan üstelik Chelsea’yi de yenmeyi başaran takım, ligde küme düşmeme mücadelesi veriyor. Bu tablo esasında oldukça tanıdık. Bundan 2 sezon önce de aynı şekilde Celta Vigo, tarihinde ilk defa Şampiyonlar Ligi’nde oynayıp son 16’ya kaldığı sezonda küme düşmüştü. Geçtiğimiz yazın en çok transfer spekülasyonları yapılan oyuncularından Joaquin’in bu sezon ligde, son maça kadar gol atamadan sadece 2 asisti vardı. ( Son maçta Alaves’e karşı bir gol attı, bir de attırdı.) Bunun yanından takımın en önemli gol silahı Ricardo Oliviera’nın da Kasım ayında sakatlanması da tabi önemli bir negatif nokta.
Geçelim son değinmek istediğim konuya. Gerçi haber eski, yaklaşık bir aylık: Luxembourgo’nun kovulması. Ancak Eray Çek’in son yazısında değinmedi ve benim önemli bulduğum bir konu kendisi. Açıkçası Quiroz, Camacho gibi teknik direktörlerle karşılaştırdığımda R.Madrid’e çok fazla yararı olacağını düşündüğüm biriydi Brezilyalı. Ancak işler onun için pek de iyi gitmedi. Ödüllerle dolu kariyeri ona ilk Avrupa macerasında başarıyı getirmedi. Taktiksel açıdan bakarsak, Brezilya’nın durarak oynanan futbolundan sonra Avrupa’nın hızlı futboluna pek de ayak uyduramadı. Saha dışına bakacak olursak, İspanyol gazetelerinden edindiğimiz bilgilere göre, Brezilyalı oyuncuları kamplarda kayırıyormuş falan filan. Herneyse, şu an takımın başında B takımının teknik direktörü Lopez Caro var. Elbette bu geçici bir durum. Sezonun ikinci yarısı için ne olur henüz muamma ancak sezon sonu için konuşulan isim şu an Juventus’un başında bulunan Fabio Capello.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder