2005-2006 sezonu, şüphesiz, Arsenal futbol kulübünün 120 yıllık tarihindeki en çalkantılı sezon. İsterseniz bu çalkantıları kısa bir şekilde özetlemeye çalışalım.
Highbury’den Emirates’e:
93 senelik evi Highbury’i, yeni yapılan 60.000 kişilik Ashburton Grove (Emirates Stadium) bu sene terk edecek kulüp, sırf bu önemli olay nedeniyle bir asırdan aşkın süredir giydiği kırmızı formayı bir seneliğine “bordo”’ya çevirdi. Sonuçta, uzun süreledir kulüple özdeşleşmiş olan stad terk edildi ve taşıdığı tarihsel ve sosyolojik değerlerden uzaklaşılabilmesi tehlikesi Arsenal yönetimini ve teknik kadrosunu düşündürüyor. Benzer bir krizi, Ali Sami Yen’den Olimpiyat’a geçiş kararı alan Galatasaray yaşamıştı. Arsenal’in bu sezonki süper iç saha ve rezalet deplasman performansları da bu argümanı tedirgin edici şekilde güçlendirmekte.
2. Jenerasyondan 3. Jenerasyona:
Bu geçiş sürecindeki enteresan bir olgu da, 10 senedir en kötü lig pozisyonu 2.’lik olan Wenger’in 2. jenerasyon takımının (Henry, Campbell, Ljungberg, Pires, Bergkamp – gerçi o 1. jenerasyona da yetişmişti -, Cole, Gilberto, Lauren) hızla yaşlandığı ve yerini yavaş yavaş 3. jenerasyona (van Persie, Reyes, Touré, Eboué, Senderos, Hleb, Adebayor, Flamini vb.) bırakıyor oluşuydu. Bu olaylara, 7 senedir takımın kaptanı ve ruhu olmuş, çoğu kişi tarafından “dünyanın en iyi defansif orta saha oyuncusu” olarak nitelendirilen Vieira’nın, Wenger’in vizyonunu “küçük düşünüyor” diye eleştirip Juventus’a gitmesi de eklenince Arsenal taraftarlarını tedirgin edecek süreç başlamış oldu.
Sakatlıklar
Bu süreç, eşine az rastlanacak bir sakatlıklar dizisiyle devam etti. Sezona Henry’nin uzun süreli sakatlığıyla başlayan takım, sezon ortasına doğru ideal defansif dörtlüsünden Lauren ve Cole’u sezon sonuna kadar kaybetti. Pek çok maça altyapıdan terfi edilme Eboué, Senderos, Larsson gibi genç oyuncularla çıkmak zorunda kalan takım, bu sepebten ligde çok önemli puanlar kaybetti.
Sol Campbell Vak’ası
Bütün bunlara ek olarak, Sol Campbell, bir lig maçının ortasında oyundan çıkarılmak istediğini belirtti ve sahayı terk etti. Ancak Campbell’ın o maçta sahayı terk ettikten sonra stattan da ayrılıp bir hafta boyunca kayıplara karışması herkes için büyük bir şok oldu. Sol, bir hafta sonra kulübe geri döndü. Ancak bir haftada vahşi İngiliz tabloid basını, tecrübeli stoperin bütün özel hayatını ifşa etmişti. Tenisçi Martina Hingis’le olan ilişkisinden tutun da 18 yaş altı kızlarla beraber olmasına kadar hakkında söylenmeyen kalmadı. Zaten ilerleyen yaşı nedeniyle performansı da kötüye gitmekte olan Campbell , takımdaki yerini de genç Senderos’a bırakmış oldu.
Ashley Cole Vak’ası
Cole’un sakatlanıp sezonu kapatmadan önce, Chelsea menajeri José Mourinho ile yemek yerken görüntüleri yayınlandı. Uzun süre oyuncunun Chelsea ile gizlice anlaştığı konuşuldu. Bu, kuşkusuz genç sol beke olan güveni ve sevgiyi oldukça zedeledi. Üstelik, “İngiliz milli takımındaki 2 gay futbolcu kim” polemiğinde gay olması muhtemel adaylardan biri olarak gösterilmesi taraftarın gözünden düşmesine neden oldu.
Henry kalacak mı?
Arsenal kulüp tarihinin en pahalı kontratı, Arsenal kulüp tarihinin en önemli oyuncusu için aylardır masada bekliyor. Fakat Henry, ısrarla yeni bir uzun vadeli sözleşme imzalamayı reddediyor. Sözleşmesi 2007 sonunda bitecek olan Henry’le Barcelona’nın ilgileniyor oluşu, skorer oyuncunun sürekli sezon sonunu beklemesi ve Eto’o’nun seneye Katar’a gidiyor oluşu, Henry’nin bu yaz “tamam ya da devam” kararı vereceğini öngörmemize neden oluyor. Her fırsatta, kulübü, Londra’yı çok sevdiğini, orada mutlu olduğunu, Arsenal’den ayrılmayacağını, kariyerini bitiş noktasından süperstarlığa getiren Wenger’i manevi bir baba olarak gördüğünü söyleyen Henry’nin bir türlü sözleşme imzalamaya yanaşmaması hayra alamet olmasa gerek.
Peki ne olacak?
İşte bu denli ilginç ve hareketli sezonda, 10 sezonluk Wenger egemenliğinin en başarısız lig performansıyla karşı karşıyayız. Takım, ligin bitimine 2 hafta kala (1 maç eksiğiyle) lig 4.’sü Tottenham’ın 4 puan gerisinde ve bu nedenle çok büyük bir olasılıkla seneye Şampiyonlar Ligi vizesi alacak ilk 4’ün dışında kalacak. 22 Nisan’da Highbury’deki Arsenal-Tottenham maçı bu döngünün kırılabilmesi için altın bir fırsattı. Ancak Tottenham’lı Robbie Keane’in “Kulüp tarihimizin en önemli maçı” diye adlandırdığı maçta Wenger, kimilerine göre “burnu havadalık” yaparak Henry’i dinlendirdi ve beraberlik sonrası eleştiri yağmuruna tutuldu. Çünkü takımı mağlubiyetten kurtaran golü Henry atmıştı.
Ancak daha da tuhafı, Arsenal kariyeri boyunca Avrupa performansı nedeniyle sürekli eleştirilen Wenger’in bu sezon Şampiyonlar Ligi’nde finale kalmış olması. İngiltere’de alay konusu olan Arsenal defansı, Şampiyonlar Ligi’nde 9 maç boyunca gol yemeyerek bir rekora imza attı. Premiership’te fiziksel temas gerektiren oyunlardan boynu bükük ayrılan Arsenal, Avrupa futbolu çok fazla fiziksel güç gerektirmediğinden, devler liginde çok başarılı bir performans sergiledi; genç ve tecrübesiz kadrosuna rağmen Real Madrid, Juve gibi iki devi, yarı finalde ise sezonun sürprizi Villareal’i eleyerek finale çıktı. Üstelik, İngiltere’de yediği son dakika golleriyle ve defansa çekilmeyi becerememesiyle kötü bir şöhret yapmış olan takım, bu sezonki Şampiyonlar Ligi’nde inanılmaz bir şekilde kendine bu iki noktada ün yaptı! Üstelik son Villareal maçında Senderos’un sakatlığı sonrası sahalara dönen Campbell da şov yaparak “geri döndüğünün sinyallerini verdi.” Tabii bütün bunlara ek olarak, bu sezonki performansıyla hem Arsenal’i Şampiyonlar Ligi finaline taşıyan, hem de Klinsmann’ın Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacak 2006 Almanya’sında kaleyi Kahn’ın elinden alan Jens Lehmann olgusunun altını çizmek gerek.
Sonuçta her şey, Barcelona maçına bakıyor. Arsenal maçı kazanırsa, hem şampiyon kontenjanından seneye de Şampiyonlar Ligi’ne katılacak, Henry büyük ihtimal kalacak ve kulübü çok güzel günler bekleyecek. Kazanamaması durumunda ise ne olacağını biliyorsunuz. Kağıt üzerinde Barça favori. Bu sene inanılmaz bir performans sergiliyorlar. Ancak Arsenal’in de finalde “Wenger-style” bir şekilde açık oynayacağını, kapanmayacağını tahmin ediyor, son yılların “en güzel futbollu” finallerinden birini izleyeceğimize inanıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder