Onyedi özerk bölgeli, Katalunya’sı, Galiçya’sı, Bask’ı ile bizim üniter yapımızdan yola çıkarak anlamak da güçlük çekeceğimiz ilginç bir ülkedir İber yarımadasının büyük çocuğu İspanya. Yanlış anlamayın okuduklarım bunlar daha henüz gidip görmedim. İspanya’nın tarihinden de bahsetmeyeceğim bu yazıda. Ne var ki Andalucia(Endülüs) bölgesinin en büyük kenti Sevilla’da geçtiğimiz birkaç sene ile birlikte futbolda büyük bir ilerleme, bir farklılık gözleniyor. Yazının konusu da bu.
Sevilla kenti İspanya’nın gerek tarihsel dokusu gerekse futbol kültürü açısından kayda değer kentlerinden(En azından futbol tutkunu bizler için öyle)Bu Endülüs kentinin iki tane takımı İspanyol futboluna da damgasını vurmuş durumdalar. Betis-Sevilla derbisinin dünya üzerindeki en görkemli birkaç derbiden biri olduğu artık neredeyse herkes tarafından biliniyor. Hem Manuel Ruiz De Lopera hem de Ramon Sanchez Pizjuan tribünleri bu görkemi yaşıyor. Sevilla futbolu 90’lı yılların sonunda büyük bir düşüşe girmiş ve hem Betis hem de Sevilla bırakın LaLiga’nın önder takımlarından olmayı soluğu İkinci Ligde almışlardı. Bu iki takım düştükleri ikinci ligden 2001 yılında tekrar
Geçen sezonki başarıdan sonra hem teknik direktörleri Caparros’u Deportivo’ya, hem de Sergio Ramos ve Baptista gibi çok önemli iki oyuncusunu Real Madrid’e kaptıran Sevilla takımı kadroyu güçlendirmek konusunda hiç de tereddüt etmedi. Saviola, Kanaute, Luis Fabiano gibi isimler takıma derin bir hücum zenginliği oluşturdu. Teknik direktörlüğe de en son Malaga’yı çalıştıran(daha önce Betis’i de çalıştırmış), Juan De
Kırmızı-Beyazlıların oldukça iyi de bir kadrosu var. Zaten hem ligde hem de Avrupada başarılı olabilecek bir kadronun yetersiz olması söz konusu olamazdı. Özellikle hücum silahları gıpta edilecek cinsten. Arjantinli Saviola, Brezilyalı Luis Fabiano, Fransız Frederic Kanoute, Portekiz-Kongo karışımı Makukula ve İspanyol ümit milli Kepa.
Orta sahada henüz 20 yaşındaki Jesus Navas çok önemli bir yetenek. Brezilyalı Adriano, İtalyan Maresca(Juventus’dan hatırlarız sanırım) önemli isimler. Navas gibi altyapıdan yetişmiş 21 yaşındaki Antonio Puerta da son haftalarda önemli bir performans sergiliyor. 22 yaşındaki Brezilyalı Daniel Alex da Silva üç sezondur takımın orta sahasının belki de en önemli ismi. Brezilyalı Renato, İspanyol Jesuli, Jordi, Marti, Fernando Sales diğer önemli isimler. Henüz 17 yaşında olmasına rağmen ara sıra kendine yer bulan Diego Capel de takımın gelecekteki çok önemli bir ismi olacak. Jesus Navas, Diego Capel ve Kepa’nın özellikle de ilk ikisinin gelişimini yakından takip etmenizi öneririm. Bu oyuncular adlarını sıkça duyuracaklar çünkü bize. Bu noktada Sevilla takımının geçmişten beri genç ve yetenekli oyunculara kadrosunda yer vermesine dikkat çekmek lazım. Ayrıca Sevilla ile Real Madrid transfer ilişkisi de dikkate değer. Zamarano, Davor Suker, Robert Prosenecki, Soler gibi isimler iki takım arasındaki en önemli transfer örnekleri. Bu arada Maradona’nın da bir dönem Sevilla forması giydiğinin altını çizmek lazım.
Defansın sağında Javi Navarro, solunda Aitor Ocio yer alıyor. Fransız Escude, David ve Dragutinovic göbekte oynayan isimler. Pablo, Prieto, Crespo, Blanco diğer savunmacıları. Kaleyi ise bu sezon Valencia’dan aldıkları Palop ve emektar Notorio ile doldurmuşlar.
Juande Ramos’un takımı klasik 4-4-2 oynayan, alan savunması yapan, çok koşan, oldukça mücadeleci ve güçlü bir takım. Saviola ve Fabiano’nun verimlerinin daha üst seviyede olmaları onlar için çok arzu edilen bir durumdu yine de bu sezonun İspanya’daki en başarılı takımlarından biri olmalarını engellemiş değil bu durum.
Ligde kalan haftalarda Real Madrid, Barcelona gibi maçları olan Sevilla’yı bu karşılaşmalardan tekrar izleme fırsatı bulacağız. UEFA kupasının da en başından beri benim için favorisi olan Sevilla’nın kupayı alacağı kanaatim devam ediyor. LaLiga takımlarının son birkaç sezondaki Avrupa maceralarındaki başarısızlıklarını bu sezon gerek Sevilla gerek Villareal gerekse Barcelona ört bas etmiş görünüyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder