Evet, itiraf ediyorum: Sitemizin sevgili editörü İlker; “Hollanda Ligi için yazar arıyorum” dediğinde aslında Hollanda ligi hakkında detaylı bilgim olmamasına rağmen “Kara Murat benim” edasıyla ortaya çıkan bendim. Yine samimiyetle itiraf etmek gerekirse sitemizin okuyucuları arasında “Dutch Eredivisie” hakkında benden daha bilgili olan ya da daha dişe dokunur fikir belirtebilecek arkadaşların olduğundan da eminim. Ama yine de benim gibi geçmişte hadiseyi göz ucuyla takip edenler ve ısınma turları atanlar için “ligde son duruma” geçmeden kısa bir bilgi notu vermek iyi olur düşüncesindeyim. O bakımdan buyurun Hollanda Liginin kısa(cık) tarihine:
Ortalama bir futbolsevere Hollanda Liginden hangi takımları tanırsınız diye soracak olursak gerek Hollanda Ligindeki yerel başarıları gerekse uluslararası arenada isimlerini duyurmalarıyla muhtemelen size üç takımın ismini verecektir: Ajax-PSV ve Feyenoord . Bu takımlardan Ajax, 1956 yılında “Dutch Eredivisie” ismini alan ve 18 takımın katılımıyla süren lig tarihine tam 29 ,PSV 19,Feyenoord ise 14 şampiyonluk sığdırmış. Bu açıdan hadiseye sempatik bakan çoğunluk için “üç büyüklerin” ,bu geniş kitleye muhalif olan bir kısım azınlık için ise “İstanbul oligarşisinin” hakimiyetinde devam ettiği düşünülen Türkiye Ligiyle zihinsel bir paralellik kurulabilir elbette. Çünkü bahse konu üç takım sayısız lig şampiyonluğuna imza atmakla kalmayıp 1965’ten bu yana ligde sadece bir kez aralarına bir başka takımın girmesine izin verdi: “Üç büyüğün” istibdat yönetimine son veren bu takım ise 1980–81 sezonunda kazandığı tek şampiyonluk ile son dönemde adını sıkça duyduğumuz AZ Alkmaar. Bu arada ligin 1897-98’den beri oynandığını ve ilk şampiyonun R.A.P. olduğunu, arada “Go Ahead Eagles ” , “Be Quick Groningen” gibi taraftarlarının takımı coşturmak için fazla zorlanmayacağı, adeta bir “ tezahürat” şeklinde doğmuş ilginç isimli takımların da şampiyonluğa uzandığını belirteyim.(Enteresan isimli takımlar saymakla bitecek gibi değil :MVV,VVV,Agovv)
Öte yandan Hollanda futbolu enteresan isimli takımları bünyesinde barındırmakla yetinmiyor; ligden düşecek, lige yükselecek ve Avrupa kupalarına katılacak takımları da yine kendine özgü enteresan yöntemlerle belirliyor. Nasıl mı ? Hemen cevap verelim: Lig bittiğinde puan cetvelinin zirvesinde yer alan takım kupayı evine götürüyor,son sırada yer alan takım da bir alt ligin yolunu tutuyor. Buraya kadar her şey alışıldığı gibi ve kafa karıştırıcı bir durum yok. Ligi sondan 2. ve 3.bitiren takımlar ise ayrı ayrı gruplarda,bir alt ligden gelen üçer takımla ligde kalabilmek için Nacompetitie adı altında play-off maçları oynamak zorunda. Grup mücadelesini lider bitiren iki takım ligde kalmış ve/veya lige yükselmiş oluyor. Bir bakıma ligden düşmek de kolay değil, lige yükselmek de…
Peki, Avrupa kupalarına katılacak takımlar nasıl belirleniyor? İşte işin orası ÖSS sınavı ya da benim hayatım boyunca hazzetmediğim matematik denklemleri kadar karmaşık. Lale ülkesi insanları bu soruna lale gibi enteresan bir çözüm bulmuş: Buna göre lig şampiyonu doğrudan Şampiyonlar Ligi biletini kapıyor.
Ligi 2. ve 9. sıralar (bu sıralar dahil) bitiren takımlar,hatta daha da sonrası için ise Avrupa kupalarına katılma yolunda en az lig kadar yıpratıcı yeni bir maraton start alıyor.(Tabi ilk beş sonrasının Şampiyonlar Ligine katılma ihtimalinin bulunmadığını eklemek lazım. Ligin heyecanının artırılması uğruna ligi 13.sırada bitiren vasat bir takımın bir ihtimal de olsa play-offları kazanıp Şampiyonlar Ligi koltuğuna oturması kıvrak bir bilek hareketiyle engellenmiş.)
Ancak şahsi düşünceme göre bu kıvrak bilek hareketinden sonra “play-off” adı altında pek de kıvrak olmayan bir futbol bürokrasisi başlıyor. Bu noktada, derin bir nefes alıp yazının geri kalan kısmına dingin bir zihinle devam edilmesi gerektiğini belirtmek boynumun borcudur ey okur. Zira birazdan karmaşık bir sürecin içine girmek üzereyiz. Hazırsanız başlıyoruz:
Kupa galibi ilk dokuzun içindeyse:
2-3-4-5.sıradaki takımlar bir küme oluşturarak birinci Play-Off mücadelesinin içine giriyor. Dört takım arasındaki mini turnuvayı kazanan Şampiyonlar Ligi'ne (3.ön eleme turundan itibaren) katılırken, kaybedenler UEFA Kupasının yolunu tutuyor.
6-7-8-9.sıradaki takımları ise ikinci bir Play-Off ‘ bekliyor. Bu Play-Off'un kazanan takımı UEFA Kupası biletini da kapmış oluyor. Son iki sırayı alan takımlar Avrupa kupalarına katılma hevesini bir başka bahara ertelemek zorunda. İkinci olan ise "Üçüncü Play-Off" u kazanan ile Intertoto'ya gitmek için kapışıyor. “Üçüncü play-off ‘da mı var?” demeyin lütfen. Çözümün lale gibi olduğunu peşin peşin söylemiştim:)
Ligde 10,11,12,13.sıraları alan takımlar üçüncü Play-Off grubunu oluşturuyor. Kendi aralarındaki turnuvanın kazananı ise 2.play-off’tan gelen takımla İntertoto mücadelesi veriyor.
Eğer hala bu play-off maratonundan sıkılmadıysanız bir de Kupa Galibinin ilk dokuzun içinde olmama ihtimalini inceleyelim:
Tahmin edilebileceği üzere bu ihtimalde de lig şampiyonu bileğinin hakkıyla Şampiyonlar Ligi'ne katılıyor.
İkinci Play-Off mücadelesinde ise işler bir parça değişiyor. Şöyle ki;bu Play-Off'u kazanan ilkinde olduğu gibi Şampiyonlar Ligi'ne katılırken, ikinci ve üçüncü UEFA'ya gidiyor. Sonuncu olan ise birincinin tersine "ikinci Play-Off" un ikincisi ile UEFA'ya gitmek için Karşılaşıyor.
6-7-8-9 sıraların aralarındaki turnuvanın kazananı UEFA'ya katılırken, ikinci olan ile "Birinci Play-Off'u” sonuncu bitiren takım UEFA'ya gitmek için karşılaşıyor. Bu Play-Off'da üçüncü olan ise "Üçüncü Play-Off'u kazanan ile Intertoto'ya gitmek için
Karşılaşmak zorunda)
Kupa Galibi de zaten yine bileğinin hakkıyla UEFA Kupası mücadelesine başlıyor.
Tamam,play-off anlatımı sona erdi sevgili okuyucu,artık uyanabilirsin.
Şaka bir yana kanaatimce Hollandalılar da ligin üç takımın tekelinde dönmesinin verdiği sıkıntıyı bir nebze olsun azaltabilmek ve iddiasız takımların ligin 2.devresinde yan gelip yatmasını engellemek için böyle bir çözüm üretmişler. Zira ligi 13.sırada bitiren bir takım için bile kapağı Avrupa’ya atmak en azından teorik olarak mümkün. Bunun da fazladan bir motivasyon sağlayacağı çok açık. Öyle ya Avrupa kupalarına katılmak gerek kulüpler gerekse futbolcular düzeyinde bir prestij ve gelir kaynağı. Ancak ligin sona erdiği bir dönemde fazladan maç yapmak uluslararası maç trafiğinin oldukça sıkışık olduğu günümüz futbol takviminde bir hayli yıpratıcı olabilir. Tabi bir de buna ligi 2.sırada bitiren takımın Şampiyonlar Ligi hayali kurarken kendini İntertoto Kupası’nda bulması gibi derin bir hayal kırıklığının yaratacağı muhtemel bir tepkiyi de eklemek lazım.
Hollanda’da uygulanan bu sistem ülkemizde şampiyonluk mücadelesinin suni heyecanı dışında heyecan arayan ve her yıl malum takımların ilk üç sırayı doldurduğu ligi izlemekten sıkılanlar için bir çözüm olabilir. Tabi bunu söylerken işin başka bir boyutunu da göz önüne almak lazım. Güzide ligimizin şampiyonu ya da 2 .si dahi daha ilk turda isimsiz Avrupalı ekipler karşısında kendinden geçerken, zaten kalitesi tartışılan ligimizin 13.’sünun hasbelkader kazandığı bir çeşit turnuva sonucu katıldığı Avrupa kupalarında nasıl başarılı olacağı,bu takımların arasından Ersun Yanal’ın Gençler’i ya da Ertuğrul Sağlam’ın Kayseri'sinin çıkma ihtimalinin ne olduğu elbette tartışılır.
Hollanda Ligi için bu tip bir giriş yazısı yazdıktan sonra “ligdeki son durum” adı altında yeni bir yazı yazma ihtiyacı doğduğu kuşkusuz. Ayrıca ligin zirvesinde ve dibinde ufak ufak şekillenmeler de başladı. Ama yukarıda özetlemeye çalıştığım bilgilerin bundan sonraki yazıları ve haftaları değerlendirmek için aydınlatıcı olacağını düşünüyorum. O bakımdan bu ilk yazı için beni mazur görün lütfen. En yakın zamanda yeni bir Hollanda Ligi yazısıyla görüşmek üzere…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder