Aurelio’yu unutun. İsviçre’yi unutun. Terim’in siyasi görüşünü , Davut Dişli’nin kabadayılarını, Ulusoy’u ve seçim komedisini unutun. 2 yıl sonra yeni bir Avrupa Şampiyonası izleyeceğiz ve daha önceki tecrübelerimizden biliyoruz ki doğal taraftarları olduğumuz yaşadığımız ülkenin takımının yer aldığı turnuvaları takip etmek bambaşka bir heyecan. Bunun gülünç milliyetçilik duyguları ile ilgisi yok. Her zaman gururu abartmaktan kaçınmış ve milliyetçiliğin hep en uzağında durmaya çalışmış biri olarak şundan eminim ki herkes doğup büyüdüğü, vatanı kabul ettiği ülkenin doğal taraftarıdır. O zaman inkara gerek yok, hepimiz tarafız. Artık milli takımın futbolunu tartışmanın zamanı geldiğini düşünüyorum. Bundan böyle milli takımı yazmaya karar verdim.
Bence en iyisi işe siyaseti, politikayı, milli meseleleri katmadan, kulüp tutar gibi milli takım tutmak. Benim de yapacağım bu olacak ve işe takımımızı incelemek ile başlayacağım. Sonra da grubumuzdaki takımlar hakkında fikirlerimi yazacağım.
Önce Terim’den başlamak istiyorum. Böyle hırsa sahip birinin uzun vadede milli takımla devam edeceğine inanmıyorum. Bence 2008’e kalırsak turnuva sonrası, kalmazsak hemen istifa edecek. Yine de takımımızı İsviçre-Avusturya’ya götürmek için elinden geleni yapacağına inanıyorum. Belki de bu onun son şansı. Önemli olan kendiyle özleşen GS2000 futbolunu milli takıma oynatabilmesi. Olabilir mi? Bakalım:
Kalede Rüştü-Volkan var. İkisi de Taffarel değil. Oyun kurmada hemen hemen hiç yoklar. Libero görevini de pek yapamıyorlar. Özellikle Volkan kalesini terk etmekte çok isteksiz. Yan toplarda Rüştü daha tecrübeli ama Volkan’ın refleksleri bence daha iyi. Rüştü uzaktan kolay gol yiyor, Volkan ise kritik hata yapabiliyor. Bence kolay maçlarda Volkan , zor maçlarda Rüştü tercih edilebilir.
Defansın göbeğinde Gökhan-İbrahim Toraman ve Can’dan ikisi olacak. Form durumuna göre Tolga da bu ikiliden biri olabilir. İçlerinde topu oyuna sokmada en umut verici görünenleri Can ama aynı zamanda en tecrübesizleri. İbrahim Toraman hızlı olmasının avantajıyla defansta mutlaka olmalı. Bu durumda diğer stoper ya Gökhan olacak ya Tolga. Ben olsam iki takımdaşı oynatır, Tolga’nın GS’ deki performansını takip ederdim. Bu bölge kanımca en yumuşak karnımız. Kritik maçlarda konsantrasyon kaybı yaşamamamız gerekiyor. Terim’in bu takıma ilk öğretmesi gereken kolay gol yememek. Bu konuda ne kadar hassas olduğunu biliyoruz ama Popescu gelene kadar ne kadar çaresiz kaldığını da. Hali hazırda bir Türk Popescu bulamayacağımıza göre belki milli olmamış bir Güney Amerikalıyı Türk yaparak çözeriz bu konuyu da. Kanatlara geçersek, sağ kanat Hamit’in olacak gibi görünüyor. Atak gücü yüksek defansı idare eder bir oyuncu. Yine de Hamit’ten yeterince faydalanamıyoruz gibi geliyor bana. Belki de ortanın sağında oynatmalı. Sol kanat aslında soru işareti. Denemeler sonuç vermedi ve kadroya yeniden Ergün çağrıldı. Terim sol ayaklı oyuncu istediğini söyledi ama o da birçok gibi Ergün gibi bir futbolcunun formdan düştüğünü kabullenmek istemiyor ve ona sonsuz kredi vermekten çekinmiyor. Bunda alternatifsizliğin de payı büyük. Bence artık şunu kabullenmeliyiz : Bizim uzun zamanlar ideal bir sol bekimiz olmayacak. O zaman sol bekimizden beklentilerimiz azaltıp, hücumlarda sağ bekten daha çok faydalanma yoluna gitmeliyiz. Ayrıca artık bir sol bekte karar kılmalıyız çünkü düzenli oynayan bir geri dörtlüye ihtiyacımız var. Bence bu isim de hücuma çıkması kısıtlanmış bir Ümit Özat’tır. Belki Orhan Ak da ona rakip olabilir. Çünkü elimizde üst düzey yerli veya yabancı bir takımda düzenli olarak ilk on birde oynayan sadece bu iki oyuncu vardır. Unutmayalım ki ne olursa olsun ilk on birde oynamak bir futbolcu için çok önemlidir. Form durumlarına göre bu iki oyuncudan biri seçilir. Malta kadrosunda Ümit olmadığından tahminimce önümüzdeki maçta sol bek olarak Ergün oynayacaktır. Zayıf takımlara karşı bunun sorun çıkaracağın sanmam ama çözümü yine kısa vadeli çözdüğümüzü hatırlatırım.
Defans için anahtar kelimeler : Konsantrasyon. Dikkat. Az hata. Disiplin. Gerektiği kadar sertlik.
Peki defans oyun kurmayacaksa kim oyunu kuracak? Cevabı çok tartıştık: Mehmet Aurelio. Burada bir parantez açmak istiyorum. Artık Aurelio Türk olduğuna göre kendisine ismi ile mi, soy ismi ile mi hitap etmek gerekiyor? Komik ama tartışılabilir bir konu daha. Kendi adıma soy ismini kullanacağımı belirtmek isterim.Aurelio defanstan sürekli top almalı. Özellikle Gökhan’ın, Tolga’nın ayağından. Bu konuda stoperlerin gereken saygıyı ve cömertliği esirgememeleri gerekiyor. Aurelio FB’den farklı olarak milli takımda oyun kurucu görevini üstlenmeli. Bizim orta sahadaki Popescu’muz olabilir. Bence bu konuda Emre’den de, Yıldıray’dan da daha iyi. Hatta Aurelio pres yapmamalı, sadece alan daraltmalı. Bu durumda yanında pres yapıp top kapabilen ama aynı zamanda topu da kullanabilen iki oyuncuya ihtiyacımız var. Aslında bu özelliklere sahip çok iyi iki oyuncumuz var ama bu oyuncular görev adamı olmak yerine yıldız olmak istiyorlar ve sürekli yeteneklerini sergilemekten oynamaya vakit bulamıyorlar. Emre ve Yıldıray. Emre Avrupa’da oynamaya başladığından beri milli takımda daha az cansiperane oynamaya başladı ve bu da onun en önemli özelliklerinden birini yitirmesine sebep oldu. Çok yönlü oyunculuktan tek yönlü yıldıza düştü. Oysa son dünya kupasında da gördük ki onun tarzında oyuncular takımları için vazgeçilmez. (Bkz. Pırlo) Yıldıray ise baştan beri AMC idi ancak aslında çok iyi bir MC olabileceğinin farkında. Sadece bunu o kadar çok yapmak istemiyor. Terim’in bu iki oyuncuya da hırsından aşılayacağından eminim, yeter ki aşırıya kaçmasın. Bu yüzdendir ki 4 maç Emre’den faydalanamayacağız. Yerine muhtemelen Mehmet Topuz oynayacak ve bu bir bakıma Emre’ye de iyi bir alternatif yetiştirmemizi sağlayacak. Bir de yeni bir yıldız adayımız, Nuri Şahin var kadroda. Bence Nuri, Yıldıray’ın alternatifi olmalı. Yıldıray yorulduğunda yerine taze kan olarak girebilir. Kendini geliştirmeye devam ederse ileride orta sahanın vazgeçilmezlerinden olabilir. Peki can alıcı soruya geçelim, orta sahada oynayacak diğer oyuncu kim olacak? Bu öyle bir soru ki tüm oyun şablonu değiştirecek bir cevabı var. Cevap A : Kimse. Bu durumda üçlü forvet denenecek ve ben bu seçeneğe şans verilmesinden yanayım. Üçlünün kimlerden oluşması gerektiğine forvetleri anlatırken değinelim. Cevap B : Tümer. Bu durumda Tümer solda oynar , Mehmet daha sağda. Soldan daha çok atak yapılan bir 4-4-2 oynarız. Bu seçenekte sol kanat savunması tamamen sol beke kalır ve sol bekin hücuma daha az çıkması gerekir. Cevap C : Arda veya Hasan Şaş veya Tuncay. Üçü de her iki kanatta da oynayabilen ama serbest oynamasını seven benzer yeteneklerde oyuncular. Üçü de adam geçmeyi pas vermeyi tercih ediyorlar ve orta yapma konusunda çok istekli değiller. Gerçi Arda bu konuda kendini geliştirmeye devam ediyor ve ben illa bu seçenek denenecekse oyumu Arda’dan yana kullanırım. Cevap D : Hem Arda hem Hasan Şaş/Tuncay. Bu seçenek tek forvete dönmek demek ve bu durumda kanat oyuncuları tersten atak yapıldığında sürekli forveti ikilemeliler. Bunu da en iyi yapan Tuncay. Terim’in cevabı ne olursa olsun şurası kesin ki, orta sahamızın çok dirençli olması gerekli. Aynı zamanda yaratıcı da olması lazım. Bu konuda Yıldıray ve kanatta oynayacak oyunculara çok iş düşecek. Son turnuvalarda da gördüğümüz gibi takımlar oyunu açmak için kanat oyuncularının yaratıcılığına güvenmeye başladılar. Bizim bu yetenekte oyuncularımız var, yeter ki disiplinden ve sistemden taviz vermeyelim.
Orta saha için anahtar kelimeler. Direnç. Akıl. Yetenek. Süreklilik. Yardımlaşma. Liderlik.
Ve forvet. Öncelikle aday kadrodakiler : Hakan Şükür. Fatih Tekke. Halil Altıntop. Nihat Kahveci. Terim’in şimdiye kadar oynattığı futbola bakarsak ileride iki kişiyi düşündüğünü görebiliriz. Baştan kendi tercihimi söyleyeyim ; Fatih ve Nihat. Bu tercihi Luxemburg maçında sahada gördük. Şunu söylemeliyim ki uyumlu değiller. Zamana ihtiyaçları var. Neyse ki ilk üç maç grubun en kolay rakipleriyle ; Malta, Macaristan, Moldova. Bu üç maçta uyum kazanmalarını umut edelim. Tabi bu ikilide ısrar etmemiz gerekiyor. Öbür tarafta Halil oynamayı bekliyor ve hak ediyor da ancak Fatih’in neler yapacağını görmek gerek kanımca. Olası bir form düşüklüğünde de çok beklemeden Halil seçeneği denenmeli .Bu takım için önemli olması
Forvetin pek düşünülmeyen diğer bir alternatifi ise üçlü forvet. Benim en çok istediğim diziliş de bu. Buna göre, Nihat sağda, Tuncay solda, Halil/Fatih ortada oynayacak. Kanattakiler ara toplarla defansın arkasına sızacak, ortadaki de orta sahadan kanattakileri besleyecek. Gerektiğinde kafasıyla , gerekirse de ayağıyla. Tabi bu diziliş riskli görünüyor ve orta sahaya çok iş düşürüyor ama kanat oyuncuları biraz olsun ataklara karşı kendi kanatlarını kapatmaya çalışır ve beklerle iyi anlaştıkları takdirde bu sistemin az gedik vereceğini düşünüyorum. Hatta bu durumda orta sahadan bir oyuncunun hücuma daha fazla destek vermesi beklenebilir. Sözün kısası top rakipteyken tek forvet, bizdeyken üç forvet sistemi.
Forvet için anahtar kelimeler : Beceri. Bitiricilik. Soğukkanlılık. Kurnazlık. Şut.
Kadromuzu inceledikten sonra biraz da grubumuzdaki takımları kısaca tanımlayalım. Bundan sonra her milli maç öncesi rakibimiz hakkında uzun uzun yazmayı planlıyorum. İlk rakibimiz Malta hakkında ise uzun uzun yazacak bir şey olmadığı için aşağıdaki kısa tanımlamanın yeterli olacağını düşünüyorum.
1 -Yunanistan : Son Avrupa Şampiyonu. 2006=hayal kırıklığı. Benzer kader. Defansif futbol. Ezeli rekabet. Ateşli, biraz da gergin ortamda iki maç. Yaşlı kadro. Tahmini derece : 3.
2 - Norveç : Uluslar arası turnuvalara uzun ara. Tecrübeli oyuncular. Aşırı istek. Soğuk hava. Tahmin : 2.
3 - Bosna-Hersek : Yükselen grafik. Yetersiz oyuncu kadrosu. Dost ülke, tanıdık oyuncular. Sürpriz beklentisi. Tahmin : 4.
4 - Macaristan : Şaşalı geçmiş. Eski günlere özlem. Kötü lig, kötü kadro. Tahmin : 5.
5 – Moldova : Küçük ülke. Küçük takım. Kapalı kilit. Tahmin : 6.
6 – Malta : Tatil ülke. Averaj. Yarı amatör. Atılan gol kadar başarı. Tahmin : 7.
Bu takımın geçmiş milli takımları unutturup bize yeni heyecanlar sunmasını bekliyoruz. Oyuncu kadromuza güveniyorum. Terim’in bizi 2008’e götüreceğine inanıyorum. Yeter ki eski hatalardan ders alınsın. Tarih derslerden ibarettir ve dersini iyi çalışanların yanındadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder